Cumhuriyet Bayramımız ve Atamızın ölüm yıldönümünün yakın bir aralıkta olması bende hep karmaşık duygular yaratır, ancak bu sene hislerim daha da yoğundu. Ne şanslıyım ki Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını görmek nasip oldu. Dile kolay yok olmuş bir imparatorluğun küllerinden doğuşu, bitmiş bir ekonominin 10 yıl gibi bir sürede toparlanması, devrimler, sanayi hamleleri, bunun üstüne 2. Dünya savaşı ve bu dönemde yaşanan ekonomik buhran. Darbeler, defalarca değişen anayasa, kapatılıp açılan partiler, Kıbrıs zaferi ve bedelleri. Buraya yazmakla bitmeyecek 100 yıllık bir dönemde 1.000 yıllık karmaşa ve gelişme. Bütün bunlara karşı dimdik ayakta, önündeki 100 yıla göz kırpan bir Türkiye.

Cumhuriyetimizin 100. yılında dünya gene savaş, katliam ve buna göz yuman medeni! toplumların iki yüzlülüğü ile kaynıyor. Böyle bir coğrafyada bulunmak ve insanımızla, onurumuzla, askerimizle dimdik ayakta durmak, bu Atamızın Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır derken ne kadar sağlam bir temelle cumhuriyetimizi kurduğunun bir göstergesidir. Bizler Atamızın açtığı yolda, gösterdiği hedeflerde yürümek için var gücümüzle çabalamaya devam ettikçe, onu görmek için anlamak gerektiğini hatırladıkça, kalplerimizde sevgisini ve fikirlerini taşıdıkça Cumhuriyetimizin 200. yılında gene bir gazeteci benimle aynı duygularda ve belki de aynı karmaşa içindeki dünyada benzer bir yazıyı kaleme alacaktır.

Sen rahat uyu Atam, biz evlatların sana verdiğimiz sözün arkasındayız.

BİR GARİP SAVAŞ

Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırı sonucu alevlenen çatışma, İsrail’in tek taraflı katliamına dönüşmüş durumda. Bu öyle bir vahşet ki hastane bombalamaktan, masum kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürmekten öteye bir soykırıma dönüştü. Ben savaşın bir onuru veya etiği olduğu fikrine katılmıyorum, savaş temel olarak bir düşmanı yok etme mantığı üzerine inşaa edilir. Bu yüzden karşınızdakini bir insan değil, yok edilmesi gereken bir hedef olarak görür ve böyle eğitilirsiniz. Savaşın vahşiliği ondan neden uzak durulması gerektiğinin en büyük ispatıdır. Geçmişte Japonya’ya atılan nükleer bombalar, Sırbistan, Kosova, Bulgaristan’da yaşanan katliamlar, Vietnam, Kore, Afganistan, Afrika ve elbette orta doğuda bitmek bilmeyen savaşlar ve bu savaşlarda yaşanan insanlık dışı katliamlar. Onur ve etik kurallar ancak güçlünün bahşedeceği bir lütuf olmakla beraber en etkili eşit güçler arasında ortaya konabilir.

Bu eşitlik günümüzde Birleşmiş Milletler, Nato ya da Avrupa birliği gibi askeri veya ekonomik birliklerin dayatması ile mümkün olabilmektedir. Ancak birçok kez şahit olduğumuz gibi bizim haklı bir şekilde kendimizi savunurken aslan kesilen bu güçler garip bir şekilde İsrail’e karşı ses çıkarmamakta, buda bana olaylara farklı bir gözle bakmamız gerektiğini hatırlattı.

Öncelikle Hamas’ın ilk saldırısından sonra bende dahil herkes dünyanın teknolojik açıdan en gelişmiş istihbarat örgütü Mossat’ın nasıl böyle bir hazırlığı ve saldırıyı gözden kaçırdığını düşündü. Bunun büyük bir istihbarat hatası olduğu konuşulurken ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı Michael McCaul, Mısır’ın Hamas’ın saldırılarından 3 gün önce İsrail’i uyardığını belirterek, "Mısır'ın 3 gün önce İsraillileri böyle bir olayın olabileceği konusunda uyardığını biliyoruz" dedi. Bu bize yönetimden indirilmek üzere olan Netanyahu’nun saldırıyı bilmesine rağmen bu saldırıya izin verdiğini söylüyor. Günümüzün Hitler’i olan Netanyahu sadece iktidar hırsıyla böyle bir şey yapmış olabilirmi, bu kadar basit olamaz, tabi amaç Filistinlileri Gazze’den süpürüp tamamen İsrail kontrolüne geçmesini sağlamak ve kendisini İsrail’in efsane lideri yapacaksa neden olmasın.  Bu İsrail tarafını belki açıklayabilir ama ABD ve Avrupa’nın neden bu kadar sessiz kaldığını açıklamaz.

Filmi biraz geriye saralım ve başka bir savaşın öncesine gidelim;

Avrupa doğalgaz ihtiyacını Rusya’dan Kuzey Akım 1 boru hattından sağlamaktadır, bu boru hattı Rusya’dan çıkıp, Ukrayna üzerinden tüm Avrupa’ya dağıtılmaktadır. Bu Rusya’nın en büyük gelir kaynaklarından biriydi. ABD önderliğindeki Nato bu durumdan rahatsız olduğu bilinen bir gerçekti, ilk olarak Ukrayna’ya Nato üyesi teklifi yapıldı. ABD gücünü arkasında hisseden Ukrayna ilk iş boru hattından hak ettiği gelire zam yapmak oldu, ayrıca Rusya’ya 2 milyar dolarlık doğalgaz kullanım borcunu da bir türlü ödemiyordu. Bu sıkıntılardan dolayı 200 5 senesinde Rusya Kuzey Akım 2 projesine start verdi. Bu hat Rusya’dan çıkıp, Baltık denizi içinden direkt Almanya’ya bağlanacaktı. Finlandiya ve İsveç kara sularından geçen bu proje için Almanya başbakanı Merkel devreye girdi ve izin alındı.

2019 senesinde büyük bir sürprizle Ukrayna bir komedyeni devlet başkanı yaptı ki bu süreç ayrı bir yazı konusu olur. Zelenski sadece 3 ay sonra Nato’nun teklifini kabul ederek Rusya ile savaş durumuna girdi ve ülkesine büyük bir darbe vurulmasına sebep oldu.

2021 senesinde biten Kuzey Akım 2 projesi tamamlandı. Ancak Merkel yerine gelen yeni Alman başbakanı bu projenin açılmasına izin vermeyeceklerini açıkladılar. Peki tüm Avrupa doğalgaz ihtiyacını nasıl sağlayacaktı. İşte Doğu Akdeniz gaz yatakları burada devreye giriyor, İsrail üzerinden gelecek bu gaz hattı için sadece İsrail’in 2 trilyon dolar gelir beklentisi var. Elbette başta ABD olmak üzere birçok Avrupa ülkesi de bu gaz yataklarından fayda sağlayacak.

Yani işin özü gene güç ve paraya dayanıyor, bu durumda insanlık her zaman rafa kaldırılacaktır.