Her dört yılda bir olduğu gibi sabırsızlıkla beklediğim Olimpiyatlar nihayet başladı. Sporu seven, mücadele, rekabet ve sportmenlik ruhu olan tüm izleyiciler gibi bütün spor branşlarını dört gözle ve büyük bir keyifle seyrediyorum. Şu ana kadar okçuluk ve havalı tabanca takım yarışmalarından bir gümüş ve bir bronz olarak iki madalya kazandık, geriye kalan branşlardaki tüm sporcularımıza başarılar diliyorum.
Bu Olimpiyatlar tekrardan bizlere gösterdi ki Türk kızlarına inanırsak ve desteklersek tüm dünyaya kafa tutacak güçteler. Voleybolda filenin sultanları şu ana kadar destan yazmaya devam ediyor. Boks’ da en az 3 madalya şansımız Hatice Akbaş, Buse Naz Çakıroğlu ve Esra Yıldız Kahraman ile devam ediyor, bunlarla beraber eskrimde tarihimizde ilk kez bir kadın sporcumuz Nisanur Erbil tur geçerek bize ileriye dönük büyük umutlar verdi. Mete’den sonra Türk okçuluğunda adını daha çok sık duyacağımız Elif Berra Gökkır bu turnuvanın parlayan isimlerindendi ve burada daha adını yazamadığım bir çok başarılı kadın sporcumuz bulunmakta.
Bu bizim için işin güzel tarafı iken diğer tarafı ne yazık ki hiç parlak değil. Şu an aldığımız madalya sayısı ile Kuzey Kore’nin bile gerisindeyiz. Birçok madalya umudumuz daha eleme aşamalarında olimpiyatlara veda etti ve elbette bazı şansız eşleşmelerde yok değil, Mete Gazoz’ un çeyrek finalde Koreli sporcuya elenmesi yada 4.’lük 5.’lik gibi derecelerimiz de var. Sorun ülke olarak amatör branşlarda ülke çapında bir çalışmamız ya da alt yapımızın olmaması. Parlayan neredeyse tüm isimler bireysel yetenek ve çalışmayla buralara geliyorlar, en basitinden ata sporu dediğimiz güreş Amerika’da olduğu gibi neden okullarımızda en azından seçmeli ders olarak konulmaz, dünyadaki birçok ülkede olduğu gibi spora yetenekli gençlere üniversite bursları neden sağlanmaz. Birçok yetenekli gencimiz spora maddi imkansızlıklardan gidemiyor, gidebilenlerde profesyonel sporcu olmak ile hayatın gerçekleri arasında kalıyor ve sporu bırakıyorlar. İstanbul kadar nüfusu olmayan ülkelerin fersah fersah arkalarında olmaktan kurtulmak istiyorsak spor artık bir devlet politikası olmalıdır.
Bir dip not olarak Fenerbahçe spor kulübüne amatör branşlardaki emekleri ve çalışmaları için ayrıca teşekkür ederim, başta kendi tuttuğum Beşiktaş olmak üzere tüm büyük kulüplerin futbol haricinde amatör branşlara ciddi yönelmesi ve bütçe ayırması gerekmektedir.
Son olarak çok tartışılan Paris Olimpiyatlarının açılışı ve LGBT propagandasına değinmek gerekirse, öncelikle belirtmeliyim ki şu zamana kadar gördüğüm en kötü Olimpiyat töreniydi.
Ancak birçok konuda devrim niteliğinde bir gösteri oldu, artık kolay kolay kimse klasik stadyum törenlerine yönelemez. Oraya gidip canlı izleyenler oldukça tatminsiz ayrıldı, çünkü amaç milyonlarca kişinin izlediği televizyona göre bir program olmasıydı. Müthiş bir Paris şovu izledik, özellikle yukarıdan çekimlerde ülkemizdeki çarpık kentleşmeye bir kez daha isyan ettim, dans gösterileri, müzik, şov, kısaca ne ararsanız vardı, sadece tek bir şey eksikti, Olimpiyat. Bu gösteri bir Fransa reklamından öte bir şey değildi, ama asıl diğer mevzu tüm dünyayı ayağa kaldırdı desek yalan olmaz. İnanılmaz bir LGBT bombardımanına maruz kaldık, İsa’nın son yemek tablosunu LGBT bireylerce canlandırılmasına Vatikan bile isyan etti, olay Olimpiyat gösterisinden birden LGBT propagandasına döndü.
Bir diğer ayağı ise trans sporcuların kadınlar kategorisinde yarışmalarına onay verilmesi, Bakın ben insanların cinsel tercihlerine saygı duyan ve bu sebeple asla toplumsal bir baskı görmelerini kabul etmeyen biriyim. Ancak bu biyolojik gerçekleri değiştirmiyor. Siz cinsel kimliğinizi değiştirebilirsiniz ancak bu kas ve kemik yapınızı değiştirmiyor. Özellikle kadın boks müsabakalarında bir trans ve bir interseks (hem erkeksi hem de kadınsı cinsiyet özelliklerine sahip olan insanların durumu, İnterseksüel olmak bazı durumlarda fiziksel, bazı durumlarda da fiziksel olmasa da hormonal anlamda çift cinsiyetli olmak durumudur) sporcunun katılması resmen saçmalıktır. İtalyan kadın sporcunun İnterseks Cezayirli sporcu karşısından daha ilk yumruktan sonra müsabakadan ayrılması bâriz güç farkından kaynaklanıyor, aynı şekilde Busenaz Sürmeneli’nin dört yıllık emeği bir trans bireyin karşısında yok oldu.
Dünyadaki bu aşırı LGBT reklamı ve propagandası olimpiyatları da ele geçirmiş durumda ve en ufak bir ses çıkarılmasında büyük bir lobi hemen karşınıza dikiliyor. Gelecek yıllar ne getirir bilinmez ama tümden bir tepki verilmezse ileride cinsiyet kavramı anlamını yitirecek gibi.