Devletin yasama gücü tarafından düzenlenen ve yürürlüğe girdikten sonra herkesi bağlayan, uyulmayanların cezai yaptırımlarla karşılaştığı kurallar yasalar olarak tanımlanır.
Yasallık, bir fiilin veya işlemin yasaya hem şekil yönünden hem de özü itibarıyla uygun olması, yani yasa ile çelişmemesi, yasaya aykırılık içermemesidir. Hukukilik ise daha geniş bir tabirle yasaya, ahlaka uygunluk ve meşruluk anlamına gelir.
Belirli yasaların varlığı, bu yasaların uygulanması, yasaya aykırılık içeren fiillerin tespit edilip, sağlıklı bir yargılama ve savunma neticesinde, kesin delillerle ispat edildikten sonra cezai yaptırımların uygulanması yasallığın gereğidir. Ancak bir hukuk devleti olmak için sadece yasallık yeterli değildir. Hukuk devleti, gücü ve parayı elinde bulunduranın yasallığı istediği yönde eğip bükememesini de gerektirir.
Anayasası bulunan, her ne kadar devamlı değişse de yasaları olan, idari merkezlerde yargılamaların yapıldığı adliyeleri bulunan, savcılar tarafından soruşturmaların yürütüldüğü, avukatların savunma yaptığı, hakimlerin hüküm açıkladığı bir yapıya sahip olan bir devlet, hukuk devleti sıfatına sahip midir? Sayılanların mevcudiyeti yeterli midir?
Hakkı gasp edilen, hak ve özgürlüklerine saldırılıp mağdur edilen bir vatandaş, kendisine zarar veren ve yasaya aykırı davranan bir şahıstan şikayetçi olmak istediğinde, kafasında soru işaretleri ve kaygılarla adliye binasına giriyorsa, gerçek hukuktan bahsedilebilir mi?
En üst yargı mercii olan, her kişi ve kurumu bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi kararı, yerel mahkemelerce reddedilip uygulanmıyorsa, idarenin yakın tarihli ancak farklı kişiler hakkında verdiği kararlar taban tabana zıtsa ve yargı da bu durum karşısında hukuki bir yana yasallığı dahi sağlayamıyorsa hukukilik mümkün müdür?
Ülkece yakından takip edilen bir soruşturmanın neticesi devlet medyası tarafından aktarılıp hemen ardından soruşturmayı yürüten başsavcılık tarafından devlet medyasının haberinin doğruyu yansıtmadığı, henüz sonucun belli olmadığı açıklanıyorsa hukukilik mümkün müdür?
Yargının üç sac ayağından biri olan avukatların, barolar tarafından yargılanırken savunmalarının engellenmeye çalışılması durumunda hukuktan söz edilebilir mi?
Evine bırakılan Ramazan kolisi sayesinde orucunu açan vatandaşa, tomadan sıkılan su vicdanlardaki yangını söndürebilir mi?
İnsanların maddi refaha kavuştuğu, yarın için kaygılanmayı bıraktığı ve bugünü sağlıklı bir şekilde, huzur içinde yaşayabildiği bir ortam için ekonominin düzelmesi yeterli mi yoksa sadece para ile huzurun tesisi mümkün değil mi? İnsanların huzura kavuşabilmesi için karınlarının tok ve aynı zamanda güven içinde olmaları gerekir mi?
Parası, imkânı olsa da can güvenliği olmayan ya da bir suçtan şüpheli sıfatıyla sorgulandığında suçsuzluğunu ispatlamaktan şüphe duyan bir vatandaşın huzurlu olması pek de mümkün değildir. Zaten hukuk devletinin ard arda depremlerle sarsıldığı bir ortamda ekonominin güzel bir şekilde düzelmesini beklemek hayalperestlik emaresidir.
"Adalet, devletin temelidir." Hukukun işlemediği bir devletin temeli sağlam değildir. Sağlam temeller üzerine nice binalar inşa edildiğini görmek ümidiyle.
Yasa’l
Av. Tuğba Lale
Yorumlar