Durgun suda kürek çekmek yormaz. Rüzgâr yüzünüze hoyratça vurduğunda farkına varmış olursunuz. Kimi zaman koşar adımlarla yürüdüğünüz yolda, an gelir ve durmanız gerektiğinle karşı karşıya gelirsiniz. Hayatın ritmi başkadır. Kimi zaman kilometrelerce koştuğunuz halde yetişemediğiniz anlar olacak. Kimi zaman ise kılınızı kıpırdatmadan size gelenler…
Hayat ıskalanmayı hak etmiyor esasen! Sadece doğru yerde olmanız gerekir. Doğru yerde olup doğru hamleyi yapmanız. Yanlış kelimeler, doğru davranışları katleder. Bu durumda sizi tükettiği ile kalır. Ve evet. O kadar çok hızlı tüketiyoruz ki sahip olduklarımızı. Kelimeleri, insanları ve daha nicelerini…
Tüketim bu denli hızlı iken, kıyasla üretim çok yavaş! Çünkü okumuyoruz. Biliyor musunuz? Biz Türkler ortalama ömrümüz boyunca sadece 5000 kelime kullanıyoruz. Düşününce ne kadar da az. O 5000 kelimenin ise neredeyse %70’i olumsuz. Geçmişe odaklı olduğumuz için başarısızlıklarımız, kurduğumuz olumsuz cümlelerle peşimizi de bırakmıyor. Basit bir örnek vereyim; “Paran var mı?” sorusuna çoğu insan yok diyor. Evrene gönderilen sinyalin negatifliğine bakar mısınız?
Yok dediğimiz her şey yok olmakla mükelleftir. Ne yaparsa yapsın dikiş tutturamayan insanları düşünün; İstesin ya da istemesin, söylediklerini hayatlarına çekiyorlar. “Para beni bozar, az olsun.” Diyen insanlardır, kıt kanaat geçinenler. “Bir evim olsun da dört duvar yeter.” Diyen her insan dört duvardan öteye geçemiyor. Oysa Allah bizlere O’ndan istememizi emretmiyor mu?
“Vermeyince Mabud Neylesin Mahmut” atasözünü anımsatmak isterim. Burada bir çoğunuz nasip kavramından söz edecek. Ancak “Ameller niyetlere göredir.” Hadis-i Şerif-i ile karşılık vermek gerekir. Nasibin, niyetin kadardır. Kalbin ne kadar büyükse sende o kadar yer kaplarsın. Dünyadaki varlığının amacı yer işgal etmek olmamalı!
Liyakati ölçü almak olmalı. Hoş zaten güzel ve büyük bir kalbe sahipsen varlığın anlamlanır, Ne yaparsan yap en verimli şekilde yaparsın. Burada bir parantez açmak istiyorum. Alma, verme dengesine sadık kalınarak yapılmalı! Size iyilikle gelene, iyilikle gidin.
Olumsuzluk barındıran kelimeleri çıkarın sözlüğünüzden. Paylaşmayı sevin. Sofranızı, bilginizi, kitaplarınızı ve en önemlisi duygularınızı paylaşın. İnanın bana, tüm samimiyetimle söylüyorum bitmeyecek. Ve sizi temin ederim ki! Çoğalarak size geri dönecek.
İyi niyet domino taşı gibidir. Belki kısa vadede çıkmaz karşınıza ama uzun vadede kesinlikle kazandıracaktır. Bir an olsun düşünmenizi istiyorum. Küçük bir çocuğu düşünün. Sizi görünce, kahvaltıdan doyarak kalkacağının sevincini yaşasın ve size küçücük adımlarıyla koşsun. Kapısını hiç kimsenin çalmadığı o eve gidin! Heyecanla karşılasınlar sizi. Gözlerinden gökyüzündeki yıldızları seyredin.
Birilerinin gözyaşının sebebi olmak istiyorsanız; mutlu edin. Ağlatın. Ama mutluluktan Ömrünüzde kaç defa huzurevine gittiniz? O yaşlı insanlar sizi gözyaşları ve bir o kadar da sevinçle uğurladı mı? Eğer cevabınız ‘Hayır’ ise çok fazla şey kaçırmışsınız demektir. Geleceğinizi çoğunuz merak etmişsinizdir. Hadi gidin ve büyüklerimizden geleceğinizi dinleyin. Size bir sır vereyim mi? Ziyaretine gittiğiniz her insan; çocuk, yaşlı, hasta, ölü hiç fark etmez hepsi geleceğinizden söz edecek. Falcıya değil onlara gidin. Asıl bilgi onlarda hadi sizi bekliyorlar.