Ezbere konuşmalar bu günlerde çığ gibi büyüyor. Tüm insanların parmağı olan dünya kirliliğinde; suç yine dünyaya atılıyor. Denizler kendilerini kirletemezler. Ağaçlar kendilerini kesemezler. Her bir durumda bu denli hak sahibi olan Âdem oğlu, hadsizliğine gün geçtikçe bir yenisini ekliyor. Dünya bu kadar bozulmayı hak edecek ne yapmış olabilir? Düşünmekten alamıyorum kendimi.
Ünlü ve ismi ses getiren bir mekânda, kısa süre bulundum. Merakıma yenildim. Mutfağına şöyle bir baktım da gördüğüm manzara tüm sinirlerimi zıplattı. Diş hekimlerinin düzenlediği bir konferanstan sonra açık büfe ikramlar sergilendi. Gelen en fazla 50-60 kişiydi masalar tıka basa doldurulmuştu. Akıllara zarar kısmı, tek bir insanın bile yaklaşmadığı masalardı. Tüm ikramlıklar çöpe atıldı.
Sokaklarda bu kadar yoksullukla mücadele eden insan var. Ama 5 ailenin bir aylık mutfak masrafını çıkaracak o kadar nimet; konteynırlara taşınıyor. Aynı insanlar mesai sonunda dilenci görünce acıyor. Kendi sağladığı ortamı garipsiyor. -Sen yapıyorsun. Sen acıyorsun.- Atladıkları en büyük detay, bugün değilse yarın; ama bir gün kazdıkları kuyuya düşecekleri gerçeği!
Bu günlerde dünya insanlardan intikamını alıyor. Adı “Kıyamet Alameti” İllaki bir yerlerden çıkacaktı, tüm bunların acısı. Çıksın da!
Deniz insanları yutuyor. Yarasa süründürüp, öldürüyor. Kısacası herkes ettiğini yaşıyor. Şimdi düşünüyorsunuz” Masumlar da var.” Tabii ki var. Ama bir -Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytan- değil midir? Kim bilir, belki de masumlar susmayı tercih ettiler. Zincirin bir halkasını da bu şekilde tamamladılar. Kim ne zaman ne yaptı? Bilinmez. Bilinen o ki her birimizin parmağı olduğu…