Hayatımızın çelişkiler yumağı; bizlerin attığı düğümlerle karmaşık hale geliyor. Hem her şeyin iyi olmasını istiyoruz hem de kötü olması için elimizden geleni yapıyoruz. En açık örneği ise geçtiğimiz günlerde vizyona giren -Bergen- filmi. Bu acı durumun en net örneğidir.
Kadına yönelik şiddeti bu kadar içten kınarken; bir kadının yaşadıklarını ayyuka çıkaran bu filmi herkes merakla izledi. Öyle ki gişe rekorları kırdı. Çektiği acının ağırlığına bakılmaksızın filimde oyuncunun sesini kullanmasını eleştirdiler. Oysa eleştirilmesi gereken o kadar çok şey vardı ki!
Ölüm hepimizin kaçınılmaz sonu. Kabul ediyoruz tabii ki. Ama kabul görmesi gereken, eğitim seviyesi ve adalet kavramının gözden geçirilmesi gerektiğidir. Birileri sırf istiyor diye yitip gitmemeli hayatlar. Filmin takdir gören tarafı kadının şiddeti ve hakareti özümsemesi olmamalı ya da erkeğin yaptıklarından kıvanç duyması olmamalı!
Filmler, şarkılar ve programlardaki, haberlerdeki yardım çığlıklarından fazlasına ihtiyacımız var. Yasalar oluşturulurken alınan kararları, en yakını yaşıyormuşçasına suçun değerlendirilmesi neden düşünülmüyor? En başına gidelim; “Aslan oğlum” diyerek yetiştirilmese mesela erkek çocukları. Bir erkeğin aslanlığı kadına, çocuğa ve kendisinden güçsüze uyguladığından kaba kuvvetten ziyade koruyup kollaması olmalıdır.
Kız çocuklarını diri diri gömen o geri zihniyette, kız evladını omuzlarında taşıyan bir peygamberin ümmetindeyken, milletini muhasır medeniyet seviyesine taşımaya çalışan bir liderin gençleriyken; neden özümüzden bu kadar uzaklaştık ve bizi uzaklaştırmalarına fırsat tanıdık! Anlayamıyorum.
Normalleştirmeye çalıştığımız, görüp sustuğumuz bu hayat bizim. Birilerinin elinde şarjörü dolu bir silah var. Herkes tehlikeyi görüyor. Ama ne yazık ki önlemin ‘Ö’ sü yok. Atalarımızın kıymetli bir sözünü hatırlattı bana bu süreç -Ne idik ne olduk.- Geldiğimiz hale bakar mısınız? Her şeyimiz var ama bir o kadar da hiçbir şeyimiz yok! Sözde özgürlüğümüz var mesela, birilerinin gözüne, bir sebeple batana kadar. Elimizdeki teknoloji harikası telefonlarımız bile şarjörü dolu silahın tetiği.
İnsanların bir tıkla hayatımıza, evimize girmesine müsaade ediyoruz. Onlarda gelip, dağıtıp, kırıp, döküp gidiyorlar. Sonra da utanmadan ağlıyoruz. “Ben bunu hak etmedim.” Diye! Hak ettik aslında önce gözler önüne serdik sonra da eleştiri ve müdahalelerinden rahatsız olduk. Artık herkes daha ulaşılabilir. Çünkü onlara polisten önce GBT’ mize ulaşma hakkı verdik. Sevda Türküsev katıldığı Yansıma programında çok doğru bir tespitte bulunmuştu: “Çocuk gelinlere karşıyız. Ama ortalık çocuk kadınlarla doldu.” Programdaki diğer konuk ısrarla karşı çıkmıştı. Sırf haklı çıkmak adına tepki göstermişti.
Doğru söyleyenlerin susturulduğu enteresan bir döneme ne kadar da hızlı geçiş yaptık. Burada söylemek istediğim, gidin istediğinizi yapın değil! Tabii ki hayat sizin ama herkes yapıyor algısına sığınarak yapılan hatalar sıradanlaştırıldı. Günümüze uyarlandı.
Toplumu yetiştiren kadındır. Bergen’leri öldüren, Özgecan Aslan’ları yakan, Başak Cengiz’ı samuray kılıcıyla öldüren erkekleri, yetiştiren yine kadın değil midir? En başında “Aslan oğlum sen yaparsın.” diyerek dinamiti anneler patlattı. Çünkü ona da öyle öğretildi. Babası ve kocası gibi bir çocuk yetiştirdi.
Tüm bunların yanında güzel örnekleri görmüyor değiliz. Eşitlik algısını koruyan anne ve babaları kesinlikle tenzih ediyorum. Sadece kalitesini koruyan ebeveynlerin sayılarının artmasını ve sessizliklerin sona ermesini istiyorum. Çünkü sustuklarımızdan sorumlu olacağız. Tek dileğim sonucunun ağır olmaması.