Sevgili Dostlarım,
Size tanışmak istediğim bir hikaye anlatmak istiyorum!
Benim işitme engelli olduğumu biliyorsunuz, 18 yaşıma kadar hem normal okul hem de engelli rehabilitasyon okullarda eğitim almıştım. Annem eskiden Mersin'de İşitme Engelliler Derneğin Başkan Yardımcısıydı hatta Özürlüler ve Sakatlar Derneği de gitmiştir.
18 yaşımı girdiğimde iş hayatımı İstanbul'da devam ettim uzun zamandır iş hayatıma hep odaklandığım için maalesef sosyal hayatımla ilgili bir zaman fırsatları bulamadım o yüzden çok sevdiğim şirkette çalıştığım için kalan zamanlarımı kendimi iş hakkında gelişebilmek için mesleki eğitim kurslara katılmıştım toplamda 32 tane başarı belgesi almıştım.
4 sene önce Youtube sitesinde (Koklear İmplant) Biyonik kulak kullanan Onur Cantimur'un TRT 1'de çıkan hikayesini izlemiştim. Onur Bey kendisi biyonik kulak kullanan, Türkçesi güzel konuşan ayrıca İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği Başkan Yardımcısı idi. Onur Bey'in hikayesini dinlediğimde kafam başka yerdeydi çünkü aklıma ''Onur Bey ile tanışmak istiyorum ama kendisi ile nasıl iletişim kuracağım ya da onu nasıl bulabilirim'' diye sürekli düşündüm. İnternet üzerinden Google amcaya sordum ve sağ olsun!
İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği Başkan Viki Özromano ile görüştüm, kendisi beni Onur Bey'in iletişim kurmasına yardımcı oldu ki bu durumda beni çok mutlu etti.
Onur Bey ile kısaca iletişim kurdum fakat çok fazla iletişim kuramadık ikimizin de iş hayatı yoğun olduğu için 4 hafta sonra beni engelliler derneğine davet etmek için bir mesaj atmıştır fakat iş toplantılarımdan dolayı gidemedim tekrar 3 hafta sonra beni davet etti ve ben bu sefer kesin gideceğimi söyledim.
14 Ekim 2018 Pazar günü Göktürk köyümden yağmurlu bir gündü, beni tanıyanlar bilir; çok yağmur yağdığında dışarıya çıkamıyorum çünkü yağmurlardan dolayı işitme cihazımı koruyamıyordum ama bu sefer ki kendimi ne kadar iyi koruyabilsem de 48E Göktürk - Eminönü otobüse bindim, 45 dakika sonra Eminönü durağına geldim oradan vapura binip açık alanda oturdum ve gerçekten hava buz gibiydi ama ben üşüsem de oraya gitmek için çok can atıyordum. 20 Dakika sonra Kadıköy vapuruna geldim, 15 dakika yürüyerek bana verilen adrese geldim. Dış bina küçük yapışık olsa bile 4 katlıydı ve en üst kata çıktığımda kapıda bir kağıt gördüm; ''İçeriye girerken önce Selam - Merhaba demeyi unutmayın!'' diye yazısını okuduğumda heyecanlanmaya başlıyordum fakat derneğe 35 dakika geç kalmıştım. İçeriye girdiğimde gerçekten inanılmaz derece gürültülü ve kalabalık olduğunu bilmiyordum, buradaki işitme engelli arkadaşlarını tanımıyorum ve onlarla nasıl tanışabilirim diye düşünüyordum.
Sonra beni gören İşitme Engelli arkadaş işaret diliyle konuşuyordu ne yazık ki ben kendi engelliler okulumda ben konuşan ve duyan bir işitme engelli olduğum için ben de tam sağır ve dilsiz olmadığım dolayı öğretmenlerim bana işaret dersi öğretmediler bu yüzden konuşmanı ve duymamı geliştirmek için 17 sene gördüğüm eğitimde konuşma ve işitme terapi dersi verdiler. Maalesef işaret dili bilmiyordum aslında işaret dili öğrenmeyi çok isterdim. Ben engelliler okulunda dudak okuma eğitimi almıştım belki işitme engelli arkadaş ise dudak okumayı biliyor diye düşündüğüm için sesli konuştum ve benim dediğim gibi dudaklarımı okuduğu için sorun yoktur ama bana nazik kibar davrandığı için çok mutlu oldum.
Onur Bey'in eşi ile tanıştım, beni bir odaya götürdüğünde 25 tane işitme engelli arkadaşları tanıştırdı, odanın içinde sağ tarafta duvarda simsiyahtı ve siyah duvarında üzerinde karalanmış tahta tebeşiri renkli kalemleri gördüm. Arkadaşlar oraya renkli kalemlerle resim çizebiliyor, notlar yazabiliyor.
Burası Anlatan Eller Derneğine gelmiştim, peki bu dernek nedir diye kısaca anlatmak istiyorum;
''Anlatan Eller Derneğinde; Anlatan Eller, Türk İşaret Dili desteği ile sağır topluma eğitim veren sosyal bir girişimdir. Sağır bireylerin eğitimde yaşadıkları fırsat eşitsizliklerine 19 Aralık 2016 tarihinden bu yana TİD destekli eğitimleri ile bir araya getiriyorlar.''
''Sağırların kendi hikayelerini bağımsızca anlatabildiklerini ve kendi istediklerini hayatı yaşayabildikleri bir dünya hayal ediyoruz'' diye internet sitesinde okumuştum.
Anlatan Eller Dernek Başkanı Pelin Hanım ile tanıştım, kendisi bana bu derneğin hikayesini anlattı, sevgi dolu samimiyetli bir kibar insandır, az zaman ayırıp benimle ilgilendi ve bu odadaki arkadaşları beni işaret dili ile tanıştırdı.
Bu odada kendimi çok farklı hissetmiştim daha doğrusu buraya ilk defa geldiğim için çok huzur hissettim, buradaki arkadaşlar gerçekten çok rahat, espri yapabiliyorlar, kahkaha atıyorlar, kendileri nasıl eğleniyorlarsa eğleniyorlar ve mutlu oluyorlar özellikle enerjileri hiç bitmiyordu tıpkı benim gibi fakat bende biraz alınganlık bazen de yanlış anlayan çabuk küsen çabuk üzülen bir insanım ancak her gün böyle değilim, ben de her gün sevgi dolu enerjili güler yüzlü, arkadaş canlısından birçok güzel kişiliğim var ve ben de kendimi haksızlık etmeyelim.
Bazı arkadaşlar, benim boynumda işitme kumanda taktığımı görünce bunun anlamı nedir diye merakla soran arkadaşlara severek anlattım çünkü ben de çok meraklı bir insanım elbette merak etmek çok güzel bir şeydir. Benim gibi konuşan arkadaşları da tanıştım, böylece çok çabuk kaynaştığımı söylemeliyim çünkü kendime ''iyi ki buraya geldim'' diyorum.
Onlar kısaca kendi hikayelerini benimle paylaştı, beraber güldük, yeri geldiğinde ise ben de kısaca kendi hikayemi onlara paylaştım. Onların yeteneklerini dinledim tabi benim ne yeteneklerim var diye merak ettiği için bana çekinmeden sordular. Ben nereden başlasam yarım saattir anlatmıştım.
Nihayet 10 dakika sonra Onur Bey ile yüz yüze tanışabildik, neredeyse bir dakikalık sohbetimiz oldu sonra bizi diğer odaya götürdü, sınıfa geldik orada öğrenci masa sırasında oturdum. Bir anket hazırlıyorlardı ve masada kağıdı gördüğümde; ''Engelliler İçin Erişilebilirlik İletişim Sorunu'' ilgili anket kağıdı dolduruyordum
Orada Gönüllü olan Avukat arkadaşımız bize bunun anlamını kısaca anlatıyordu; ''Erişebilirlik, engellilerin toplumdaki diğer bireyler gibi bağımsız yaşayabilmelerini ve yaşamın tüm alanlarına tam ve etkin katılımını sağlamak; fiziki çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemlerine eşit koşullarda sahip olmasını ifade etmektedir.''
Ben de anketi doldurdum sonra tekrar aynı odaya gittik ve gerçekten kalabalıklar devam ediyordu ayrıca masada olan ikramlardan en çok çikolatalı kek sanırım 4 ya da 5 kere yediğimi hatırlıyordum çünkü tadı inanılmaz derece lezzetliydi eğer 6.yi yersem kendimi kaybetmiş olurum.
Onlar sohbet ederken ben sessizce izliyordum bir tarafta kafam başka yerlerdeydi, aslında ne düşündüğümü kısaca anlatmak isterim; ''Bu odada inanılmaz derece enerjiyi bitmeyen, barışık olan, sevgisini bekleyen, kahkaha atan, espri yapan, arkadaş canlısı olan engelli arkadaşları görüyorum bu odada çok mutlu olduklarını kendim şahit oldum aslında ben de onlar gibiydim ancak dışarda öyle değiliz, neden öyle dedim çünkü dışarıda bazı toplumlar engellilere dışlıyorlar, ayrımcılık yapıyorlar, kınama nefret gözle bakan sevgisiz davranan bazı toplumlar var çünkü bana bunu çok yapanlar olduğu için söylüyorum. Bu odadaki arkadaşlar hepimizin sevgiye ihtiyacımız var, bizde arkadaş canlısıyız biz kimseye ayrımcılık yapmayız biz de dışarıda normal arkadaşlarla edinmeyi ve iletişim kurmayı isteyen insanlarız ama bazı toplumlar böyle değildir o yüzden bunu yapan toplumlara söylemek istiyorum; ''bir kendinizi aynaya bakın ve sonra bize bir bakın, arada ne görüyorsun hiçbir şey çünkü ikimiz aynı insanıyız ancak bedenlerimiz eksik olabilir fakat biz aynı insan yaşıyoruz.'' demek istiyorum. Ama beni en çok korkutan şey; bazı toplumlar bizi yanlış anlamasına, bizi istemeyip farklı gözle bakmasına hiç tahammül edemiyorum. Bizim konuşma bozukluğumuz olabilir ya da iletişimiz zayıf olabilir veya biz arkadaş edinmeyi utanıyoruz veya edemiyoruz diye karakterlerimiz olabilir o yüzden bize el verin, bizim sevgimizi inanın, bizi aynı insan görüyorsanız bize bir şeyler öğretin, biz de başarılı olmaya devam edelim biz de sizlerle kardeş olalım. Yani bize beyaz ile siyah olan insan yapmayın biz hepimiz aynı insanıyız.'' diye hep düşüncelerle beynimde çıkmıyordu.
Bir saat sonra dernekten ayrıldığımda orada 6 kişi arkadaşlarımla beraber Kadıköy meydanına yürüyerek hem hatıra resimler çektik hem de güldük eğlendik. Onlar Moda parkına gidecekler ancak ben gelmek istemediklerini söyledim çünkü hava kararmak için 30 dakika vardı o yüzden evim Göktürk'te olduğu için onlarla vedalaşıp vapura bindim.
Eminönü meydanına gelip otobüsü bekledim fakat orada evsiz yatan birkaç insan gördüm ve orada yol kaldırımda çaresizce oturuyordu ki bu beni üzüyordu. Evsiz olmak ne kadar üzücü değil mi?
Bizde yoksulluk yaşadık o yüzden bu duyguyu çok iyi anlıyorum direkt hemen dua etmeye başlıyorum maalesef toplum gittikçe kötüye gidiyor ne yazık ki iyi insanlar azalacak diye korkuyorum.
Otobüs gelene kadar hala düşünmeye devam ediyorum, çünkü ben çok düşünceli bir insan olduğum için düşünmeden duramıyordum. Yolda yeten yatan hasta olan engelli sakat bir insanlar gördüm ve gittikçe yüreğim acıyordu, bozuk para istiyordu fakat yolda geçen insanlar bunu görünce bozuk para vermiyorlar diye nasıl kızıyordum çünkü adam dilenci değil adam gerçekten hasta ve sakat olduğu için kendi gözlerimle görüyorum. Dayanamadım, cüzdanıma bakıp sadece 10 liram kaldığını gördüğümde hemen adama verdim ve ''Allah razı olsun, seni hep korusun'' dedi ve sonunda hayır duası kazandım diye düşündüm.
Hemen otobüse yetiştim, iki saat trafikte kalarak hala Eminönü Eyüp tarafındaydım, bilirsiniz şoförler sabırlı olsa bile kaza vurmamaya çalışıyor ama yolda araçlar kullanan ise birbirlerine hemen küfür ederler. Bazen otobüsün içinde yolcu ile şoför arasında tartışma yaparlar.
Neredeyse Kemerburgaz çıkışında Bahçeler durağından indim, yürüyerek evime doğru yürümeyi seviyorum çünkü hep yapıyorum ve böylece seviyorum.
10 senedir İstanbul'dayım, ilk defa engelliler derneğine kendim gitmemim gururumu yaşıyorum ve iyi ki gitmiştim çünkü bana bir faydası oldu.
2 sene sonra İstanbul'dan ayrılıp Ege bölgesine taşındık, Onur Bey sürekli telefonlarda yazışıyoruz ve birbirimizi tanımaya devam ediyoruz ayrıca birbirimize yakın olduk gibi hissettik, hep yazışıyoruz ve iyi ki iletişimizi koparmadık. Onur abi ile tanışmak gerçekten bana iyi geldi.
İstanbul'a tekrar taşınmayı hep düşündüğüm için maalesef iki senedir dünyada virüs devam edince hala Ege bölgesindeyiz ve dünya ne hale gidiyor, gittikçe ekonomi kötüye gidiyor, işsizler çoğalıyor, insanlar batıyor.
Allah'ım bu dünya hep iyi olsun, bu dünya hep temiz olsun.
Benim bir dileğim var; ''Engelliler insanlar hep mutlu olsun, yüzlerinde hiç gülücük eksik etmesin, engelli insanların artık sevgiye ihtiyaçları var. Lütfen engelli insanlara sevgi gösterin, onlarla paylaşmayı öğretin ve onları da sevin.'' hep dileğim buydu.
Hepimiz bir engelli adayız, benim de konuşma düşüklüğü ya da imla hatası olduğumu söylüyorum ama herkes mükemmel değildir ve herkes kendi eksikliği vardı o yüzden insanlar geliştirerek öğrenerek eksikliğini tamamlıyorlar ve ben de eksikliğimi tamamlamaya çalışıyorum hatta çabalıyorum.
Bu dünyada virüs bittiğinde İstanbul'a geldiğimde ya da İstanbul'a taşındığımda direkt Engelliler Derneğine ve Onur abiye ziyarete gitmeye can atıyorum.
Allah hepimizi hep iyi insanlarla karşılaştırsın, hep güzel insanlar görelim ve temiz bir dünya yaşayalım.
Yeni yazımı yılbaşından sonra Ocak ayında yeni yazılarla görüşmek üzere.
Gürkan :)