Tüm çocuklar doğduğu aile ortamı içinde kendi özdeğerlerini de geliştirmeye başlarlar. “Özdeğer” tanımının iki boyutu vardır:
1. Kişinin kendisini yaşama uygun görmesi (feeling appropriate to life)
2. Mutlu bir yaşam için kendi aklına ve becerilerinin yeterli olduğuna güven-mesi (efficacy)
Özdeğer gün içinde farkında olmadan yaptığımız binlerce seçimi büyük ölçüde belirler. Özdeğeri yüksek kişi akılcı ve gerçekçi seçimler yaparken, düşük özde-ğer sahibi kişi, seçimlerine inanmadığı için acıdan kaçınmak için seçimler yapar. Aile ortamı çocuğun özdeğerinin en önemli belirleyicisidir. Özgüven duygusunun ilk temelleri anne-bebek arasındaki iletişimle atılır. Sonraki 6 yılda ise aile ortamı özgüvenin şekillendiği yerdir.
Bu dönemde çocuk, görülmek, duyulmak, anlaşılmak, dinlenil-mek, kendini güvende ve değerli hissetmek ister. Ailesi tarafından değer görmediği hissettiren me-sajlar ve davranışlar, olumsuz duy-gular yaşayan çocuğun gelişimini negatif şekilde etkiler. Bu da ye-tişkin dönemde güvensiz bireyler doğurur. Kişi sürekli kaygı içinde olur ve bu kaygı kişinin yaşam enerjisini sömürür. Önemli olan çocuğa “ Seni olduğun gibi kabul ediyoruz” ve “saygıyla davranıyo-ruz”, “sen bizim için değerlisin” mesajlarını ileterek, onun duygularını hissetmek, kendini değerli ve özgüvenli hissetmesini sağlamaktır. Onları olduğu gibi kabul etmekte en önemli nokta; duygularına, ihtiyaçlarına say-gı göstermek ve onları dinleyebilmektir. Onları anlayan bir ebeveynin olması, en çok ihtiyaç duydukları şeydir. O anda gözlerinin içine bakarak onu anladığınızı ve önem verdiğinizi göstermek hem aranızdaki bağı güçlendirir, hem de çocu-ğun özgüvenini artırır. Çocuğu koşulsuz sevip (özdeğer), ona rehberlik ederek ve duygularını ifade etmesine izin vererek, kendini değerli hisseden, hayatın sorum-luluğunu alan ve duygularını çok iyi yönetebilen çocuklar yetiştirmek, bir ailenin en önemli görevidir.