İnsan bazen bilmediği bir yerde sıkışıp kalabiliyor. Tanımadığı insanların arasında kayıplara karışıp sır olabiliyor. Zihninin kör noktasında cevaplanmayı bekleyen tek bir soru ile çıkmaz sokak son durağı olabiliyor.
Yıllar önce okuduğum bir kitapta şöyle bir cümle yazıyordu.
“ Yaşamın sırrını başkalarında bulmaya çalışma. Her yaşamın sırrı kendi içinde , kendi kimliğinde şekillenir. Sen; neyi, nasıl hayal ediyorsan onu yaşarsın. Dön ve kendine bak. Baktığın kişi de ne görüyorsun yaşam sırrın orada dostum.”
Evet aslında birçoğumuzun yıllarca aradığı sorunun cevabı belki de bu cümlede hayat buluyor. Hemen hemen hepimiz kendimizden çok bir başkasının başarısını, yaptıklarını, yapacaklarını, ne ettiklerini ne etmediklerini hayatımızın merkezine koymadık mı? Hadi dürüst olalım kendimize ve bir öz eleştiri yapalım. Başkalarıyla ilgilendiğimiz kadar kendi benliğimizle ilgilenmedik. Başlarını önemsediğimiz kadar kendimizi önemsemedik. Ne hissettiğimiz, ne istediğimizi bir kez olsun bile kendimize sormadık mesela...
Ömrümüzün en verimli yaşlarını yapraklarımızı kurutarak geçirdik. Kör bıçakla keser gibi hayatımızın şah damarından her gün yavaş yavaş kestik. Aklımız başımıza geldiği vakit ise çok geç olduğunu fark ettik. Nihayet iki elimizin arasına başımızı alıp koyduğumuzda yazarın da dediği gibi her yaşamın sırrının kendi kimliğinde şekillendiğini öğrenmiş olduk. En büyük kötülüğü farkında olmadan kendimize yaptığımızı anlamanın hüznüyle aynaya yansıyan gerçeğe tosladık.
Ve insanoğlu anlıyor ki anlatmakla anlaşılır olunmuyormuş. Bazen gösterebilmek gerekiyormuş.
Sıkışıp kaldığın yerden gün yüzüne çıkabilmek için belki de şu soruyla ilk adımı atmak gerekiyor.
Evet sevgili ben, bu sorum sana; sahip olduğun değerlerin farkında mısın?
Yaşamın sırrını çözmek için kendinin farkında mısın?