Avuçlarımızın içinden hayat akıp gidiyor. Hayat akıp giderken biz ne yapıyoruz peki?
Hiçbir şey !
Maalesef, bu gerçekle yüzleşmemiz zaman alıyor. Belli bir yaşın üstüne geldikten sonra anlıyoruz ki yaşamın sırrı öyle büyük büyük lafları söylemekle olmuyormuş. Ölümün soğuk nefesi her an bizimle. Ansızın, hiç beklenmedik bir saatte seni sona getiren Azrail, unutma seninle!
Ben ölümün varlığı ile tanıştığımda 27 yaşındaydım. Ne kadar geç bir yaş değil mi? Oysa o yıllar bana, ölümle tanışmak için çok erken gelmişti. Ben henüz ölümle tanışacak yaşta değildim, olamazdım. Daha çok küçüktüm. Hem ben ne anlardım ki ölümün sessizliğinden, değil mi?
Zamanla anladım ki bu düşünce bencillikten başka bir şey değilmiş. Bugün; kundaktaki bebek, doğumdan sonra her hangi bir sebeple doğum sonrası annesini kaybediyorsa, duvağını başına takmadan bir genç kız kansere yenilip hayata vedasını ediyor ise, benim o yıllardaki düşüncem bencillikten başka bir şey olamaz.
Yıllar geçerken sevdiklerimizi hayatımızdan alıyor. Ömür dediğimiz şey kimine göre kısa kimine göre ise bitmek bilmeyen bir yol... Lakin aldığımız nefesin illa ki bir son durağı var. Sayılı nefes dedikleri şey tam bu aslında. Ne bir eksik, ne bir fazla!
Çocukluk, ergenlik, cahillik yaşları bunlar diye adlandırdığımız yılların kıymetini yolun yarısına geldiğimiz vakit anlıyoruz. Anladığımızda ise birçok şeyi kaybetmiş oluyoruz. Kaybettiğimiz ve asla yerine getiremeyeceğimiz şey ise zaman. Ne yazık ki para, pul yerine geliyor ama zaman yerine gelmiyor. En başa dönemiyorsun, yolun ortasından başlayamıyorsun. Bulunduğun yaş ne ise o yaşı arkana alıp, sırtındaki yükle yoluna devam ediyorsun. Pişmanlığın, ahların, vahların, keşkelerin ne kadar çok ise yükün de bir o kadar ağır oluyor. İşte o vakit yorulduğunu hissediyorsun. Temelinden hasar almış bir ev gibi olduğun yere parça parça dökülüyorsun. Sonrasında hızlı bir çöküş başlıyor. Ağrılı ve ağır geçiyor o günler, haftalar, aylar... Belki bir anlık da olsa, o an oracıkta yolun sonuna gelmek istiyorsun. Tüm yükü sırtından atmak ve o son nefeste tertemiz, derin bir nefes almak için yolun sonuna ulaşmak istiyorsun. Kim bilir, yaşadıklarından öğrendiğin tek şey bu belki de..
Yaşamın sırrını veriyorsun o an kendine:
Yolun sonuna geldiğinde yeni bir yola çıkmak için tüm yüklerinden arındıracak olan o yorgun nefesi vermek...
Belki birçok şeyden pişmansındır.
Ne bir eksik, ne bir fazla!
Ve o an kendine sorarsın; bir pişmanlık kaç hayat ediyor?