Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünya da hızla yayılan coronavirüs salgını, ülkemizde de her geçen gün etkisini artırmıştır. Salgın tehlikesinin yüksek seviyede olması birçok konuda tedbirlerin alınmasına neden olmuş, alınan bu tedbirler kapsamında eğitim ve öğretime de ara verilmiştir. Buna göre yurt genelindeki ilk ve orta dereceli okullar 16 Mart’tan itibaren önce ilk bir hafta süreyle tatil edilmiş, ardından üniversiteler de 3 hafta boyunca tatil edilmiş olup, 23 Mart itibariyle milyonlarca öğrenci uzaktan eğitim almaya başlamıştır. Salgın sürecinin devamıyla ilgili belirsizlik yaşanırken alınan tedbirler sonrası çocukları özel okullarda eğitim gören binlerce veli okul ücretleri hakkında nasıl bir karar verileceği endişesine kapılmıştır. Bu konuda özel okulların izlediği yol ise veliler ve okullar arasında yapılan sözleşmeleri gündeme getirmek olmuştur.
Yapılan açıklamalarda milyonlarca öğrencisi bulunan kurumlar hakkında, kimsenin mağdur olmaması için bir yol haritası çizildiği belirtilmiş olsa da özel okulların verdiği online eğitimlerdeki derslerin, sözleşmede taahhüt edilen dersler ve içerikler ile aynı olmadığı, online eğitim sistemi ile okulun derslerde sağlaması gereken ders içi disiplinin de artık ailece sağlanması gerektiği, anne babanın ikisinin de çalışan olduğu ve herkesin evinde bilgisayarı ya da interneti olmadığı dikkate alındığında herkesin eşit şartlara sahip olmadığı bu durum bazı hak kayıplarına neden olabilmektedir. Bilişsel, işitsel, görsel ve sosyal zekanın gelişiminde önemli katkısı olan, öğrenmenin oyunla sağlandığı ve çocuğun akranlarından görerek öğrendiği okul öncesi eğitim merkezleri, kreş ve anaokullarının da pandemi nedeniyle bir süredir eğitim verememektedir. Bazı okulöncesi eğitim kurumları, bu süreçte evlerinde kalan çocuklar için online ortamlarda çalışma ortamı sağlasa da çocukları birden bire eve kapatmak çok zor olmakla birlikte yine ev içindeki eğitim görevi ebeveynlere düşmektedir. Bu süreçte ebeveynlere etkinlik önerileri gönderilerek evde sağlıklı bir şekilde yapılmaya çalıştırılması, 2-6 yaş grubundaki çocuklarda uzaktan eğitim ilk, orta ve liseler gibi verimli yapılamamaktadır. Bu yaş grubundaki çocukların dikkat süreleri çok az olduğundan ekran karşısında ders anlatmak mümkün olmamaktadır. Evde yapılacak çalışmalar çocukların sadece el-göz koordinasyonunu, ince motor gelişimini ve günlük yaşam becerilerini destekler, okul öncesi eğitimdeki çalışmalar ise çocuğun bilişsel, işitsel, görsel ve sosyal zekasının gelişimine yöneliktir.
Özellikle veliler özel okullara yüklü miktarda ücretler ödemekte ve ödenen ücretler içinde yurt, yemekhane ve servis bedelleri de dahil edilmektedir. Salgın nedeniyle ekonomik sıkıntıya giren, iş yeri kapanan ve işsiz kalarak özel okul ücretlerini ödemede zorlanacak binlerce velinin çocuklarını özel kurumlardan alıp devlet kurumlarına yerleştirmek istemesi talepleri de reddedilmiş ve bu durum veliler açısından sorun oluşturmuştur. Sözleşmeler bir eğitim-öğretim yılını kapsadığı için veli çocuğunu alırsa, bu kez yıllık toplam ücretin yüzde 10'unu ceza olarak ödeyecektir. Bütün bunlar göz önüne alındığında veliler açısından haksız bir ödeme söz konusu olmaktadır. Bu durum özel okullar tarafından sebepsiz zenginleşmeye sebep olacağından uzaktan eğitimin Haziran ayına kadar sürmesi ya da okulların bir dahaki eğitim dönemine kadar açılmaması durumunda ise; hukuken belirli bir ödemenin belirlenerek velilere geri ödenmesi veya gelecek yıl buna ilişkin bir iyileştirme indirim ve yapılandırma yapılması gerekmektedir.
Koronavirüs salgınının mücbir sebep olarak ilan edildiği bu dönemde alınan kararlar ve tedbirler kapsamında tüm ödemeler ertelenmiş, icra takipleri dahi durmuş iken okul taksitlerinin ödenmesinin hala devam etmesi, her ne kadar eğitime online olarak devam edilse de online eğitimle birebir okulda eğitim arasında farklar bulunmakta, bu nedenle de velilerin ödedikleri okul taksitlerinin salgın döneminde verilen online eğitimlere denk gelmemesinden dolayı hakkaniyetli olmamaktadır. Bu konuda yaklaşılacak en doğru hukuki yol ise; bu durumun mücbir sebep olduğudur. Bu durumda öncelikle veliler ile özel okullar arasında imzalanan sözleşmeye bakılmalıdır. Çünkü kayıt yapılırken ödeme taksit planı ile beraber velilere bir sözleşme imzalatılmakta ve bu sözleşmenin de hukuki bir niteliği bulunmaktadır. Ayrıca bu konuya ek olarak koronavirüs döneminde öğrencilerin yurtlarında kalmamaları da bir mücbir sebep olarak nitelendirilmeli ve özel öğrenci yurtları sözleşmesi içinde salgın mücbir sebep olarak sayılmadır. Mücbir sebepler söz konusu olduğunda ne yapılacağı yönetmelik kısmında düzenlenmiş olup, bu nedenle genel hükümler için de borçlar hukuku ve borçlar kanunu’na başvurulması gerekmektedir. Bu durumda salgından dolayı yurtta kalmadıkları süre ifa imkansızlığı olarak değerlendirilmekle birlikte, öğrenciler bu sürelere ilişkin yurt ücretlerinden muaf tutulmalıdır. Borçlar Kanunu sözleşmelerinde ‘bağlılık ilkesi' kuralı geçerlidir. Ancak Borçlar Kanunu’nda açıkça belirtildiği üzere; “Mücbir sebep durumunda sözleşmenin akit tarafları sözleşmeye bağlı değildir”. Bu madde hemen hemen tüm sözleşmelerde yer alır. Buna göre velilerin burada dikkat etmesi gereken nokta; ilgili eğitim kurumuyla imzaladıkları sözleşmedir. Eğer sözleşmede mücbir durum maddesi varsa zaten herhangi bir ücret ödemesi söz konusu olamamaktadır. Özel kurumların masraflarına devam etmesi, kira ve öğretmen maaşlarını ödeme gibi harcamaları olsa da yemek, temizlik ve servis gibi masrafları yapamayacaklarından bu dönemde velilerden herhangi bir ücret talep etmeleri velilerin bu durumu hukuki sürece taşımalarına neden olacaktır. Çünkü Dünya Sağlık Örgütünün ‘pandemi' olarak nitelediği, söz konusu bu durum mücbir sebep olarak kabul edilmiştir.
Koronavirüs nedeniyle bir aydan uzun süredir kapalı olan okulların ne zaman açılacağı konusu bakanların bir araya gelerek aldıkları kararlar doğrultusundaki açıklamalarına göre, her şey yolunda giderse 1 Haziran da kademeli olarak açılması ve Temmuza sarkma olmayacak şekilde olduğudur. Bu şekilde telafi eğitimine tedbir amaçlı Ana okul ilk okul öğrencileri dahil edilmeyip 8. ve 12. sınıflarla başlayıp, eğitimin devamına Eylülde devam edilecek olmasıdır. Aynı şekilde YÖK tarafından yapılan açıklamaya göre ise üniverstelerin açılması da 15 Haziran olarak belirlenmiş olup, söz konusu telafi amaçlı alınan bu kararın ne kadar mağduriyet gidereci olup olmadığıdır.
Sonuç olarak, özel kurumlar mücbir sebep (salgın hastalık) durumu ortadan kalktığı zaman eğitim ve öğretimlerini hiçbir eksiklik olmaksızın aynen devam etme taahhüdü verirler ise bu durumda velilerin sözleşme gereği ödeme yapmaya devam etmeleri gerekmekte, ancak ara verilen dönemde eğitim ve öğretimin telafi edilebilmesi mümkün olmadığı durumda veliler; sözleşmenin feshi, sözleşmeden dönme ve sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması şeklinde özel kurumlar yönetimleri ile aralarındaki hukuki durumlarını düzenlemeleri gerekmektedir.