Yolları kısaltıyoruz zamandan kazanmak için. Mesafeler kalkıyor aradan. Ama aynı mesafeler aramıza giriyor insanlarla.

            Telefonlar icat ettik sevdiklerimizle daha çok görüşmek için. Sosyal ağlar icat ettik, bilgisayarlar... Dünyanın neresinde olursak olalım birbirimize bir  tuş kadar yakındık. Ama hesapladığımız gibi yine olmadı. Özlem kalktı aradan. Sıkıldık birbirimizden. Bekleyiş, içimizi sevdiğimize hazırlama,  hayal kurma,  her şey kalktı aradan. Sadece gözlerimizle bakmaya başladık. Herkesi aynı görüp kendimizce alternatifler bulduk. Bağlar yavaş yavaş kalktı aradan.

            Zamandan kazandık doğru... Zamanla gelişen bağlardan olduk... Hızlandık evet... Koşarken unuttuklarımızdan olduk...

            Kazandığımız zamanda neler kurduk... Neler yaptık... Kendi dünyamızı tamamen terk etmedik mi... Sanal bir dünyanın içinde başkalarının istediği gibi yaşamaya başladık. Kendimizi başkalarına beğendirmek için büyük bir hiçliğin ortasında debelenip durmadık mı? Hayatı bir yarış gibi görüp aslında başından yenik düştüğümüz zamana karşı durmaya başladık. Daha çok, daha fazla yaşayıp hiç yaşamamış gibi aç kalmadık mı? Duygularımızı yaşamaya utandık. Hepimiz aynı yalanın mankenleriydik: Ben her zaman çok iyiyim. Canlı kanlı robotlara dönüştük. Halbuki özgürce  yaşanan her acı gurur vericidir. Ağlamak, bazen düşmek, terk edilmek, reddedilmek ... Hepsi ne kadar insanca. Ne kadar bize özel. Ve ne kadar hayata ait duygular...  Belki de artık sahip olduklarımıza biraz sahip çıkmak gerekiyordur. Komşunun tavuğu bizim horozumuzdan kıymetli değildir belki de. Aslında yaşadığımız her acının ne kadar anlamlı ve özel olduğunu fark etmek gerekiyordur. Acıya sabretmek, sevgiden korkmamak gerekiyordur. Birbirimize karşı cepheler almak yerine belki de biraz yan yana yürümek gerekiyordur. Birazda bunları denemek kimseye zarar vermez...

            Korkularımız, bağımlılıklarımız, aşklarımız, başkalarının gözündeki tutsaklıklarımız bizi bir hapishane gibi çevrelerken yaşamak daha zor. Daha doyumsuz. Daha uzak ve sisli... Önümüzde bir yemin gibi duran korkuların gözlerine dimdik bakmanın vakti gelmedi mi? En fazla ne olabilir? Dışarısı en lüks hapishanelerden daha iyidir...

            Biz söz okumuştum: "Sermaye diye ortaya koyduğun ömrünse neye yatırım yaptığına dikkat et."

            Umarım zamana karşı durana kadar onunla yürümek gerektiğini çok geç olmadan anlarız...