Geçen sayımızda Sultanahmet tarihini ele alırken Istanbul’un yani Byzantion'un körler ülkesinin karşısına kurulduğundan bahsetmiştik. Byzantion'un kurulmasından yaklaşık 17 sene önce gelen ilk Trak kafilesi neden boğazı aşıp bu topraklara yerleşmişlerdi ? Trak'ların ilk kafilelerinin buraya yerleşmesinin
ardında kuzey rüzgarlarının bu bölgelerde fazlaca etkili olmaması ve Kurbağalı Derenin aynı Haliç'te olduğu gibi bir sığınak liman olmasında yatmaktadır. Zira bu bölgenin Roma, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde mesire ve sayfiye yeri olması bu iddiayı güçlendirmektedir. Aslında bu bölge belkide Istanbul'un en eski
yerleşim bölgesidir. Fikirtepe'de yapılan kazılarda M.Ö 4000 – 3000 yıllarına ait yerleşim izlerine rastlanmıştır.

Finike'lilerin M.Ö. 1000 yıllarında günümüzdeki isimleriyle Haydarpaşa ve Moda arasında Halkedon isimli bir koloni kurmuşlar. Bu koloniye Trak'ların M.Ö. 680’lerde gelmesiyle gelişmiş Gebze’ye kadar bir alanı kontrol eden bir merkez haline gelmiştir. Zamanla Byzantion'un güçlenmesiyle ona tabi bir bölge haline gelmiştir. Bu dönemle birlikte şehrin öneminde bir gerileme oldu. Bu gerileme ile birlikte nüfusta azalma ve fiziksel küçülme meydana geldi. Halkedon'un gerilemesinde bilinçli bir tahribatta söz konusudur. Imparator Valens 368’de Halkedon'un surlarının taşlarıyla Valens (Bozdoğan) Su Kemeri’ni yaptırır. Theodosios zamanında Halkedon'un tapınakları Konstantinapolis'teki kamu inşaatlarına malzeme olur. (Kanuni zamanında yine buradaki taşlar Edirnekapı ve Üsküdar’daki Mihrimah Sultan ve Süleymaniye camilerinde kullanılır.)

Halkedon’un önemi 451'lerde tekrar artar. Artık bir piskoposluk merkezidir. Aynı yıl IV. Evrensel konsil burada toplanır. Halkedon Konsili'nin en önemli sonucu kilisenin Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasıdır. Yani Hristiyan inancındaki Ortodoks’luk ve Katolik'lik şeklinde ayrılmasının ilk adımları Kadıköy'de atılır. Türk’lerin Anadolu'ya gelişi ile birlikte 1080'lerde Selçuklu’lar burayı ele geçirirler. 1352- 53‘den itibaren Osmanlı’ların denetimine geçti. 960'lı yıllarda Arap istilası ile kurulan ve 1350'lerde gelişen Istanbul'un en eski ve en büyüjk Müslüman mezarlığı olan Karacaahmet bu bölgededir. (Yine Istanbul'un en büyük doğum hastanesi Zeynep Kamil ile yan yana olması da ayrı bir ironidir.) Istanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet Halkedon'u Nasrettin Hoca'nın kızının torunu olan ilk Istanbul Kadısı (belediye reisi) Celalzade Hızır Bey'e verir. Buna istinaden yerleşmenin adı Kadı'nın Köyü yani Kadıköy olarak değiştiği söylenir. Roma döneminde olduğu gibi Osmanlı dönemindede bu bölge mesire ve sayfiye özelliğini kaybetmemiştir. Kuşdili, Çamlıca, Acıbadem, Koşuyolu, Haydarpaşa, Fenerbahçe, Uzunçayır gibi
bölgeler çayır ve mesire alanlarının yanısıra saray ve ordu atları için otlak, binicilik oyunları ve süvarilerin eğitim alanları olmuşlardır. Aynı zamanda yine bu bölgenin iç kısımları Istanbul'un meyve, sebze ve süt ürünlerinin önemli bir bölümünü karşılamıştır. Günümüz Kadıköy'ünün başlangıcı 19.yy'ın ikinci yarısı ile başlar. 1840'larda başlayan vapur seferleri ile Kadıköy ve çevresi yaz kış oturulan sürekli yerleşmeler haline gelmiştir. 1871-73 yılları arasında inşa edilen Haydarpaşa Garı ile gelişimi dahada hızlanmıştır.

Sosyal açıdan Gayrimüslim ve Levanten’ler ile Müslüman burjuvazinin etkisi ile Istanbul’un ilk modern kentsel çevresi kurulmuştur. 1928'de elektrik, 1929 da tramvay hattının yapılması yine bu dönemlerde Kuşdili deresinin kıyısındaki Yoğurtçu Parkı’nın tanzimi, Iskele Meydanı’nda tarihi belediye binasının yapılmasıyla yeni bir çehreye kavuşmuştur. Ozamana kadar Üsküdar Sancağı’na bağlı olan Kadıköy 23 Mart 1930'da ilçe olur. 1930'larla birlikte plaj, Cumhuriyet’in özgür ortamı içerisinde kısa sürede deniz hamamlarının yerini alır. Kadıköy sahillerinde Moda, Fenerbahçe, Caddebostan, Suadiye gibi sevilen plajlar ortaya çıkar. Kadıköy neredeyse Istanbul'un Anadolu Yakası’nı tanımlayan bir ilçe haline gelmiştir. Ilçenin sembolü Boğa Heykeli ise Paris’li Heykeltraş Isidore Bonhevr tarafından 1864’de yapılmış ve Almanlar tarafından 1917’de güç sembolü olarak Enver Paşa’ya hediye edilmiştir.

ACIBADEM 1960, AKASYA AVM'NİN OLDUĞU YER

Heykel önce Beylerbeyi Sarayı sonra Hilton Oteli bahçesi derken 1969'da Kadıköy Belediyesi bahçesine konur. Son olarak 1987'de bugünkü yeri olan Altıyol'a yerleştirilir. Işin ilginç yanı Halkedon'lularda güce büyük önem verirler ve bu gücü boğa ile tasvir ederler. Bu bölgede bulunan ve Halkedon'da basıldığı düşünülen paralarda boğa simgesinin kullanıldığı görülmüştür. Tesadüfmü bilinmez ama Boğa Heykeli dönmüş dolaşmış ve tam yerine oturmuştur. Kadıköy deyince Fenerbahçe’yi de es geçmeden olmaz. Özellikle mütareke dönemi Fenerbahçe logosunu bir şeref madalyası gibi ulusun göğsüne takar. Işgal kuvvetlerine karşı Fenerbahçe 50 maçın 41’ini kazanır 7 maç berabere biter ve sadece 2 mağlubiyet alır. 29 Haziran 1923 günü sahaya çıkan Fenerbahçe takımı Kuva-i Milliye ruhu
oluşturmuş maçı 2-1 kazanarak halen dünyanın en büyük kupası olan General Harrington Kupası'nı kazanarak müzesine götürmüştür.

Fenerbahçe bununlada kalmamış kulüp binasından Anadolu’ya gizli silah sevkiyatı yaparak Kurtuluş Savaşının Istanbul’dan en büyük destekçilerinden olmuştur. Savaş sonrası Atatürk Istanbul’a geldiğinde ilk fırsatta Fenerbahçe Kulübünü ziyaret ederek şeref defterini imzalamıştır. 1950 sonrası Kadıköy ve çevresinin konakları, köşkleri ve sahil sarayları apartmanlaşmaya başlar. 1965 Kat Mülkiyeti Kanunu ile az sayıda kalan konaklar ve bahçeli evlerde apartmanlaşarak bugünkü halini alır. 1973'de Bogaziçi Köprüsü'nün yapılmasıyla kalabalıklaşan ilçenin sahilleri 1980'li yıllarla beraber doldurulmaya başlandı.

Plajlar betonlaşarak sahil yürüme yolları haline getirildi. Günümüzde sadece Anadolu Yakası'nın değil Avrupa Yakası'ndan da gelenlerin gezip eğlenebildiği sosyal hayatı en hareketli ilçelerdendir.

Sağlıcakla kalın