Merhabalar sevgili Göktürk okuyucuları. Ben Spiker İlknur Gülebaş. Göktürk dergisinin üyesi olmaktan ve sizlerle bir araya geleceğim ilk çalışmamı sizlere sunmaktan heyecan duyuyorum. Daha önce sunmuş olduğum Tv. proğramında ağırlamaktan onur duyduğum, Türkiye ve özellikle gençlerimiz için çalışmalardan adından sıkça söz edilen İsa Altun'u sizlere tanıtmak istiyorum.

İsa Altun emekli bir polis memuru. Türkiye’yi karış karış gezip aileleri ve gençleri uyuşturucuya karşı uyarıyor, kurtulmanın yollarını gösteriyor. Gidemediği, göremediği çocukları da bu illete karşı korumak için kitaplar yazıyor, TV’lerde, gazetelerde yol gösteriyor.

İsa Altun bu yola nasıl çıktığını, hangi zorluklarla karşılaştığını ve uyuşturucuya karşı neler yapılabileceğini Göktürk dergimiz için anlattı.

NASIL BAŞLADI BU MÜCADELE?

1991 yılından itibaren Gaziantep, Kahramanmaraş, Antalya, İstanbul ve Mersin’de görev yaptım. Gaziantep’teki görevim narkotik polisliğiydi. Buradaki çalışmalar sırasında Mehmet isminde uyuşturucu bağımlısı bir gençle arkadaş olmuştuk. Kurtulmak istiyordu ancak başaramadı. Bana gençleri kurtarmam, bu illete karşı savaşmam için vasiyette bulunmuştu. O gün bu gündür bu savaşın içindeyim. 1997 yılında, “Uyuşturucuya karşı bu mektup sizin” isimli kampanyayla uyuşturucunun zararlarını anlatan binlerce mektubu çoğaltarak okullara, ailelere, sivil toplum kuruluşlarına ve çeşitli vilayetlere dağıttım. Ardından, okullarda “Medyada Uyuşturucu Vahşeti” isimli karikatür ve gazete kupürlerinden oluşan eğitim amaçlı sergiler açtım. Mehmet’in ölümünün ardından yaptığım faaliyetlerden sonra, mektup ve sergi  çalışmalarımı medyadan takip eden, ülkemizde sekiz ilde temsilciliği bulunan ve merkezi Amerika  Birleşik Devletleri’nde bulunan Uluslararası Genç Girişimciler Organizasyonu “Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı” dalında dünya ödülü verdi. Bu ödülü, o dönem mensubu olduğum teşkilatım adına onurla ve şerefle aldım.

EN TEHLİKELİSİ HANGİSİ BU MADDELERİN?

Son dönemlerde ismini sık duymaya başladığımız bir uyuşturucu madde var. Flakka. İlk olarak ABD’nin Florida Eyaleti’nde fark edildi. İnsan ve toplum sağlığını en üst düzeyde tehdit eden, yüksek risk oranına sahip bir sentetik uyuşturucu tipi. İri taneli ve tuz görünümünde olduğu için banyo tuzu olarak da adlandırılıyor. Diğer uyuşturucular gibi kullanılan Flakka, psikolojik ve fiziksel etkileri açısından hem kullanan hem de yakınındakiler için tehlikeli, yıkıcı etkilere sahip.

MÜCADELE SADECE UYUŞTURUCUYA KARŞI MI?

Kod Adı Beyaz Ölüm ve Benim Çocuğum Kullanmaz isimli kitapları kaleme aldım. Ancak suç sadece burada değildi. Adliyedeki görevim sırasında dijital dünyadaki suçla da tanıştım. Bilişim suçları ve bilgi güvenliğini anlattığım Ortam Sanal Olsa da Suç Gerçektir kitabını yazdım. Amacım suça karşı, insanların canını, emeğini çalanlara karşı mücadele etmek.

VARMAK İSTEDİĞİNİZ SONUÇ NEDİR?

Hedefim ülkeme bağımlılık konusunda bilinç kazandırmak. Bu konuda bir belgesel çekmek. Bir insana bile faydamız olabilirse ne mutlu bana diyorum.

BU BELA İLE NASIL MÜCADELE EDEBİLİRİZ?

Öncelikle sağlıklı bir aile yapısı gerekli. Aileler evlatlarına sevgiyle sarılsınlar. Onları yüreklendirsinler. Anne ve baba çocuklarına aynadır. Bunu unutmasın ebeveynler. Bağımlılık bir sonuçtur çünkü. Bu sonucu anne ve baba hazırlar. Toplumun tüm kesimlerini bilinçlendirerek bu illetin önüne geçebiliriz. Top yekün bir seferberlik ilan edilmelidir.

ZEHİR TACİRLERİNİ TİPİMİZ SAYESİNDE YAKALADIK

Narkotik Şube günleri. Genç ve toy bir polisim. Köyde uyuşturucu satıldığı ihbarı aldık. Operasyon planı yapıldı. Ben ve bir meslektaşım alıcı gibi irtibat kurduk. Cebimizde bize zimmetlenmiş bol miktarda Alman Markı var. Diğer meslektaşlar da köyün etrafındalar. Ne silahımız var, ne kimliğimiz. Bir yanlış yaparsak, para için gözü dönmüş suç örgütü bizi öldürebilir. Suç çetesinin lideri beni ve arkadaşımı iyice süzüyor. Sonra kahve getiriyorlar. Kahveyi içerken, ‘ya içinde uyku ilacı varsa. Paraları alır ve kaçarlarsa, Harran Ovası’nı satsam ödeyemem’ diye geçiriyorum. Diğer arkadaşım ise tecrübeli bir polis. Ayaklarını uzatmış keyfine bakıyor. Kahveleri içtikten sonra uyuşturucu numunelerini getiriyorlar. Arkadaşım kontrol ediyor. Birinci kalitede eroin. Ambarlardaki eroinleri de gösterip güvenimizi almaya çalışıyorlar. Bu sırada arkadaşım müsaade isteyip tuvalete gidiyor. Diğer meslektaşlarımıza bilgi veriyor ve operasyon başlıyor. Ancak yine de kimliğimizin açığa çıkmaması lazım. Bizi de yere yatırıyorlar. Tekme, tokat, yumruk gırla gidiyor. Gözaltılar sonrasında bizi diğerlerinden ayırıyorlar. Gazeteciler nezarethanede fotoğraf çekerken, suç örgütü lideri bizim için, “Tipleri o kadar bozuktu ki şüphelenmedik” diyor. Adamın bu sözleri gazetede manşet oluyor. Yerel gazete haberi ulusal basına da taşınıyor. Operasyondan günler sonra Narkotik Şube’de beraber operasyona çıktığımız arkadaşa takılıyorum. “Bu adam seni mi, beni mi söyledi” diye. Hiç üzerine alınmamış. Son derece yakışıklı olduğunu anlatıp, “Ben haşin ve karizmatik bir şahsiyetim. Jean Paul Belmondo’nun Türkiye versiyonuyum kardeşim. Aşk olsun. Bana nasıl böyle bir ithamda bulunabilirsin” deyince tüm polisler arasında bir kahkaha tufanı kopuyor.