Boşanma davası, eşlerin boşanma sebeplerinden en az birini ileri sürerek açtığı davadır. Türk Medeni Kanunu’nda sayılan belirli sebeplerle her iki eşin de evlilik birliğine mahkeme kararıyla son verilmesini isteme hakkı bulunmaktadır. Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olup bu sebeplerde sınırlı sayı ilkesi geçerlidir. Türk Medeni Kanunu sebepleri altı madde halinde düzenlemiştir. Kanunda düzenlenen bazı boşanma nedenleri özel boşanma nedenleri olarak sınıflandırılırken bazı boşanma nedenleri ise genel boşanma nedenleri olarak sınıflandırılmıştır. Zina ( TMK m. 161 ), hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış ( TMK m. 162 ), suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme ( TMK m. 163 ), terk ( TMK m. 164 ) ve akıl hastalığı ( TMK m. 165 ), özel boşanma sebebi olarak kabul edilirken yine TMK m. 166’da düzenlenen, evlilik birliğinin temelden sarsılması, anlaşmalı boşanma ve fiili ayrılık genel boşanma sebebi olarak kabul edilir.
Genel bir boşanma sebebi olarak kabul gören evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebini özel boşanma sebeplerinden ayıran ise malum bir olguya dayanmamasıdır. TMK m. 166/1’e göre, evlilik birliği, eşlerin müşterek yaşamı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davasının yasal unsurları; evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, müşterek yaşamın sürdürülemeyecek derecede sarsılması ve kusurun aranmamasıdır ( boşanmaya karar verilebilmesi için, davalının az da olsa kusurunun bulunmasının genel olarak arandığını söylemek mümkündür. ) . Eşlerin, değişik sebeplerle yaşamı beraber paylaşma amacı ve arzusunun kalmaması, evlilikte önemli fikir ve duygu ayrılıkları yaşanması gibi durumlar, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını göstermektedir. Evlilik birliğinin devamını imkansız kılan davranışlara ise Yargıtay kararlarından birçok örnek vermek mümkündür. Davalının eşini dövmesi, hakaret etmesi, davalı kadının karı koca arasında gizli kalması gereken aile mahremiyetlerini gelişi güzel açığa vurması, davalının ortak konutu sık sık terk ederek ülke dışına gitmesi ve eşinin bilmediği yerlerde kalması gibi durumlar örnek olarak gösterilebilir.
Sonuç olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan sebepler eşler arasındaki; inanç, gelenek, görenek, kültür, eğitim gibi farklılıklardan veya evlilik birliğinden doğan hak ve yükümlülüklerin ihlalleri neticesinde ortaya çıkabilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus bu durumların varlığının tek başına yeterli olmayışı, bu durumlar neticesinde ortak hayatın devamının eşlerden beklenmesinin imkansız olması gerekliliğidir. Müşterek hayatın devamının olanaksız hale gelmesi şartının her iki eş tarafından gerçekleşmesi aranmaz. Bu konuda değerlendirme yapılırken hakim tarafından olayların gerçekleşme biçimleri ile tarafların eğitim düzeyleri, ekonomik imkanları, sosyal ve kültürel durumları, gelenek ve görenekleriyle birlikte çocuklarıyla olan ilişkileri de dikkate alınacaktır.