Hayatımızda bazen istediklerimiz hemen gerçekleşir, bazen ise ne yaparsak yapalım bir türlü olmaz. Bazılarımızın hayatı diğerlerine daha kolay, daha şanslı gözükür, daha mutlu, daha başarılı, daha konforlu, bazılarımızın ise daha sınırlı, yoksunluklarla dolu. Bazen durmadan tekerrür eden olaylar yaşarız, kişiler, mekanlar değişse bile sonuç aynıdır. Örneğin sürekli terk ediliriz, suçlanırız ya da aldatılırız. Para gelir ve gider, bereketini görmeyiz. İşyerimizde, ailemizde elimizden gelenin en iyisini yapar, fazla fazla sevgi, emek, zaman veririz ama istediğimiz yükselişi, hak ettiğimiz maddi geliri ya da değeri bir türlü alamayız. Büyük hayallerle evleniriz sonra birden hayal kırıklıkları yaşamaya başlarız. Anne baba oluruz büyük bir hevesle ama sonra anne babalığımızı sorgulamaya, kendimizi kimi zaman yetersiz, suçlu hissetmeye başlarız. Yaşam içinden çıkmakta zorlandığımız sorunlarla, travmalarla, hastalıklarla, mutsuzluklarla, tekerrür eden duygu ve durumlarla sürer gider ta ki bunlara sebep olanın bizim düşüncelerimiz, duygularımız, korkularımız olduğunu fark edip uyanışa geçene kadar. İşte kuantum düşünce de tam bu noktada devreye girer. İnsanlar daha şanslı ya da şanssız değildir, sadece bakış açıları, inanç ve düşünceleri birbirinden farklıdır.

BİLİNÇALTIMIZDAKİ GİZEM…

Kuantum düşünce sistemi, dayanağını kuantum fiziğinden alan, hayatımızın temelinin bizim düşüncelerimiz üzerine inşa edildiğini ve bizi mutsuzluğa götüren negatif düşüncelerimizi fark edip değiştirerek, yaşamımıza dahil edeceğimiz olasılıkların değişebildiğini gösteren bir disiplindir. Elbette var olan negatif düşüncelerimize sebep olan deneyimlerimiz vardır ve bunlar hayatımızı yüzde seksen oranda yöneten ama çoğumuzun pek önemsemediği bilinçaltımızda saklıdır. Bilinçli zihnimiz, yaşantımız üzerinde sadece yüzde yirmi etkilidir. O yüzden sadece isteyerek ve olumlama yaparak, hayallerimizi gerçeğe dönüştürüp, yaşamak istediklerimizi yaşayamayız. Mutlaka bilinçaltında o durumla ilgili varsa negatif kaydı temizlemeli ve onu programlamalıyız. Kuantum düşünce sistemi bizim arşivcimiz olan bilinçaltımıza inerek, yaşanılan travmaların izlerini silme olanağı sağladığı için, onlara bağlı olarak oluşmuş olan olumsuz düşüncelerimizi de otomatikman değiştirir. Bu nefes almak kadar doğal olarak gerçekleşir. Yani özetleyecek olursak hayatımızda hangi konularda sorun yaşıyorsak, istediklerimiz olmuyorsa bunun sebebi bilinçaltı kayıtlarımızdır. Ve onlar değiştiğinde, yaşamak istediğimiz hiçbir şey imkansız değildir.

Bilinçaltımız hayatımızın baş mimarıdır. Anne karnına düştüğümüz anda bizde adeta “play” tuşuna basılır ve öncelikle annemizin duyguları olmak üzere, yakın çevremizde yaşanılan her şey kayıt altına alınmaya başlanır. Annenin hamilelik sürecinde yaşadıkları, babayla olan ilişkisi, çocuğun istenilip, istenmemesi, cinsiyet beklentileri kader motifimizi şekillendiren temel duygular olarak bilinçaltımızda depolanmaya başlar.

0-18 YAŞIN HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ

0-6 yaş aralığımız birincil etkin dönem olarak hayatımızda yer alırken, 6-12 yaş aralığında yaşadıklarımızla edindiğimiz temel negatif duygu ve inançlar 12-18 yaş arasında karakterimizi oluşturmaya başlar. İlk ilişkimiz annemizle, babamızla ve bizi büyütenlerle olduğu için elbette hayatımızda en önemli yerlere sahiptirler. Özellikle anne ile çocuk arasındaki bağ, ilk oluşumun başladığı yer anne karnı olduğu ve hatta uzunca bir süre kendimizi annemizin bir parçası sandığımız için çok etkilidir. Annemizin sadece bize davranış biçimi değil, kendi hayatındaki duygu durumları da bizi şekillendirir. Mutsuz bir annenin mutlu bir çocuğu ne yazık ki anne ne kadar fedakar olursa olsun, mümkün olmamaktadır. Tıpkı kendiniz sigara içerken çocuğunuza sigara içmemesini söylemeniz etkili olmayacağı gibi, siz hayattan bezmiş ve sorunlarla uğraşırken, ona kendi mutluluğunu yaratması konusunda ayna olamazsınız.

Rol model olarak birlikte büyüdüğümüz kişileri baz alarak, onlardan en çok duyduğumuz cümlelerden, bize gösterdikleri sevgi, ilgi ve onaydan, düşünce yapılarından etkilenerek kendimizle, hayatla, insanlarla ilgili inanç, düşünce ve duygularımızı oluştururuz. Ve yaşadığımız etken travmalar ki en önemlileri doğum anı travması, tacizler, sevdiklerimizin vefatı, sözel ya da fiziksel şiddet, ailenin yaşadığı iflas vb. ani büyük kayıplar yazılım programımızı oluştururken bizim kaderimize yön verecek olaylar olma durumu özelliği taşırlar. Nasıl ki bilgisayarlar ona yüklenilen yazılıma göre çalışırlarsa, işte bizlerde anne karnı ve 0-18 yaş arasında yaşadığımız olaylar sonucunda edindiğimiz bilgiler, inançlar ve duygularla kendi yazılımımızı oluşturur ve sonrasında bu yazılıma karşılık gelen olay, kişi ve durumları kendimize çekmeye başlarız.

İNANÇLARIMIZ KADERİMİZİ ŞEKİLLENDİRİYOR

Evrende var olan her şeyin, görünen katı cisimlerin ve düşüncüler gibi görünmeyen soyut şeylerin dahi bir enerjisi olduğu artık tüm bilim adamlarınca kabul edilmektedir. Kuantum Fiziği ile konunun detayları birçok deneyle ispat edilmiştir. İşte bizler de düşüncelerimizin enerjisi frekansına karşılık gelen olayları ve kişileri yaşam alanımıza çekmekteyiz. Buna da kader demekteyiz. Oysa hayatımızı geçmiş deneyimlerimize göre şekillendirmeyi bırakıp, bilinçaltımızın farkına varıp orayı değiştirdikçe, düşüncelerimiz ve yaşamımızdaki olayların seyri de değişecektir. Örneğin değersizlik duygusuna sahipseniz ve “ben değersizim” düşünceniz varsa, yaşam da size kendinizi değersiz hissedeceğiniz kişileri verecektir. Küçükken “erkeklere güvenilmez” inancıyla büyümüşseniz, sizi aldatacak, kandıracak, güven kaybı yaşatacak erkeklere çekilirsiniz. “Para insanı bozar, para insanın elinin kiridir” gibi inançlarınız oluştuysa, parayla mutlaka sorunlar yaşarsınız. Evren daima ‘nötr’dür. Siz olumlu ya da olumsuz neye inanırsanız, onunla karşılaşırsınız. Bu kaderin matematiğidir. Frekansınız neyse aynı titreşimdeki kişileri hayatınıza dahil edersiniz. Negatif kök inançlarınız sizin kader yazılımınızı oluşturur. Bu sebeple hayatınızda hangi konuda tıkanıklık varsa, orayla ilgili bakış açınızı, inançlarınızı, duygu ve düşüncelerinizi gözden geçirmelisiniz.

Ve yine her duygunun ve düşüncenin bir enerjisi olduğu için, aynı evde yaşayan bireyler ya da aynı ortamda bulunan kişiler, sözel olarak iletişimde olmadıkları konularda dahi enerjisel alanda çoktan birbirlerine veri aktarmaktadırlar. Bu yüzden bizler bazı sorunlarımızı çocuklarımızdan gizlesek bile onlar aslında her şeyi bilirler. Yine bazı kişilerden sebepsiz uzaklaşma isteğimizde bundandır, mutlaka enerjisel alanda bizi rahatsız eden bir veri olmuştur. Bu sebeple iyi ebeveynler olmak ve çocuklarımızı fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı yetiştirmek istiyorsak, önce kendi sağlımıza önem verip, hayatımızı mutlulukla şekillendirmeliyiz. Çocuklarımız için kendimizi yok saymak erdem değil, onların da bunu rol model alarak ileride benzer durumlar yaşamalarına sebep olacak bir davranış modeli olacaktır.

GEÇMİŞLE VEDALAŞMA VAKTİ…

Suçluluk, değersizlik, yetersizlik, yalnızlık, yok gibi olma ilişkilerinizi, para alış verişimizi, yükselişimizi etkileyen en negatif duygulardır. Annemizden, babamızdan yeterince takdir ve sevgi alamadıysak karşı cinsle olan ilişkilerimizde sorunlar yaşamamız kaçınılmazdır. Ancak aslında öğrenmemiz gereken konu, değerimizin kimsenin ilgi ve sevgisine bağlı olmadığı, Allah’ın ruhundan üfleyerek yarattığı varlıklar olarak yaradılışımızdan bize bahşedildiğidir. Çocukluğunuz mutsuz geçmiş olabilir ancak bu ‘şimdi’de yeni bir sayfa açarak, mevcut negatif düşüncelerinizi değiştirerek mutlu bir hayata geçmenize asla engel değildir. Karşı cinsle, ilişkilerle, evlilikle, parayla, yükselişle, hayatla, dünyayla ve Allah ile ilgili düşüncelerinizi gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Çünkü fark etmek dönüşümün ilk ve en büyük adımıdır.

ÖNCE KENDİMİZİ SEVMELİYİZ

Siz sandığınız kişiden çok daha fazlası olabilirsiniz. Dünyada kaç milyar insan yaşarsa yaşasın, parmak iziniz bir tanedir, çünkü siz bir tanesiniz. Bilinçaltınızı negatif duygularınızdan arındırarak,ve onu sizin mutluluğunuz için isteklerinizi gerçekleştirmek üzere programlayarak kaderinizi yeniden şekillendirebilirsiniz. Evren bir düşünce ile yaratıldı. Bizler bir düşüncenin ürünüyüz ve kendi hayatlarımızda bizim düşüncelerimizin bir ürünü. Hasattan memnun değilsek, bahçemizi yabani bitkilerden, kurumuş çiçeklerden arındırarak yeni tohumlarla çiçeklendirebiliriz. Kendimizi sevmeyi öğrenip, yaşamın sonsuz olasılıklar dünyasına açılabiliriz. Ancak mutlaka önce kendimizi her halimizle onaylamalı ve hak ettiğimiz özdeğeri vererek, yeteneklerimizi kullanmalı kısacası kendimizi gerçek anlamda VAR etmeliyiz. Gerektiğinde “hayır” demeyi bilmeli, bizi mutsuz eden durumları terk etmeliyiz. Kimseyi kaybetmemek, sevgi ve onay almak için onlara hizmet etmemeliyiz. Sizi seven zaten her halinizle sevmeli. Ama önce siz kendinizi her halinizle sevmeli, geçmişin tozlu sayfalarını kapatarak artık kim olmayı ve nasıl bir hayat sürmeyi istediğinizi seçmelisiniz. Bu filmin senaristi, yönetmeni ve başrol oyuncusu sizsiniz. Filmin konusunu değiştirebilirsiniz. Yaşamınızın sorumluluğunu ele alarak kendinize, çocuklarınıza , sevdiklerinize ve bütüne ışık ve ilham olabilirsiniz.