Bir kadın anne olma kararını verdiği andan yani hamileliğinin ilk günlerinden itibaren biyolojik olarak çok güçlü değişimler yaşıyor. Östrojen, projesteron oksitosin endorfin gibi hormonlar 9 ay boyunca harıl harıl çalışıp kadını anneliğe hazırlıyor. Hormonlar sadece biyolojik değil psikolojik olarak da kadının duyargalarını maksimum seviyeye çıkarıyor. Bu hormonlar beynin amigdala bölgesinde ciddi değişiklikler yapıyor. Kısaca kadın bir üst seviyeye update ediliyor. Bu hormon savaşlarının neticesinde daha yüzünü görmediği çocuğa müthiş bir aşkla bağlanıyor. Doğduktan sonra çıkardığı her ses tonundan ne istediğini bilebiliyor. Hatta uzakta olsa bile göğsüm sızlıyor çocuk acıktı diyerek bu 6. Hissi fizyolojik bir göstergeye kadar taşıyabiliyor. Ürkütücü, muazzam muhteşem…
Peki ya babalar…! Garibim babalar… Hormonsuz, katkısız, organik babalar…
Hiçbir şeyden haberi yok saf saf ne olacak bu işin sonu diye bekleyen babalar. Babanın hissettiği duygular annenin duygularının yanında devede kulak kalacak kadar az, anlamsız ve eksik. Bunun neticesinde aldığı sorumluluklar, üstlendiği görevler hep eksik kalıyor. Eğer müdahale edilmezse bu eksiklik artarak devam ediyor. Bir süre sonra hem eşinden hem çocuklarından kopuk bir baba çıkıyor ortaya. Anne kişisi bu kadar yoğun duygular içerisindeyken babanın bu kadar sorumsuz ve konudan uzak olmasını hem biyolojik hem de psikolojik sebeplerde buluyoruz.
Kısaca erkeklerin babalık yolculuğunda en önemli uyaranı, hatırlatanı, eğiteni annedir anne olmalıdır. Tam bu noktada yaşadığım ve yakın zamanda da öğrendiğim bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Erkeklerde de belli seviyede hormonel bir değişim yaşanıyormuş. Ben çok uzun yıllar boyunca kilo almayan hatta ergenlik dönemlerimde bunu sorun eden biriydim.
Ne kadar yersem yiyeyim kilo almıyordum. Ta ki evlenip eşim hamile kalana kadar. Onunla beraber kilo almaya başladım ve özellikle Âsaf doğduktan sonra hatırı sayılır bir kilo aldım. Şimdi öğrendim ki erkekler birkaç şekilde ebeveynlik durumundan etkilenip hormonel değişim yaşayabiliyormuş. Birincisi annelerin terinden salgılanan feromon hormonunun babaya geçmesi, diğeri ise annenin annelik halleri ve bebeğin baba ile tem ası psikolojik olarak babanın oksitosin hormonlarını tetikliyormuş.
Böylece baba da anne ile eş zamanlı kilo alabiliyor, çocuğa ve ailesine karşı daha korumacı daha duyarlı olabiliyormuş. Bu değişimlerin olması için annelerin babalara fırsat vermesi ve bebek ile zaman geçirmelerini sağlamaları gerekiyor. Ben gelenekselci bir aileden geliyorum. Bu konularda beni eğiten yönlendiren gözümü ve ufkumu açan eşim olmuştur. Yani toplumda var olan anne baba çocuk sorunlarının kilit noktası yine ‘’anne’’ oluyor. Bunu daha önce bir söyleşimde söylediğimde bütün yükü anneye atıyorsunuz diye bir tepki ile karşılaşmıştım. Bu yükü anneye atmak değil ben anneyi sorumluluğunu baba ile paylaşmaya teşvik ediyorum. Maalesef bu durum trip atarak, küserek, eleştirerek ve klişe söylem ve uygulama biçimleri ile çözülmüyor. Babalar annelerin yaşadığı bu harika değişimin ve hissettiği muhteşem duyguların kıyısından bile geçmiyor. Lütfen sabırlı olun ve babaları, yani bizleri eğitin.