Toprağa Düşen Yağmur Damlasıyla Göç Ediyorum

Ört sevdiğim ört, bu gece üzerine yorgan yerine sevgimi ört. Yağmur damlası vurdukça pencerene yastığına başını bir başka koy. Bu yaşına kadar yaşadığın en uzun geceyi ilan et kendine. Çünkü ömründe ilk kez bu gece misafir olacağım yasaklı hayatına. Dur, panik olma… Ekmek, su, aş istemiyorum senden telaşlanma. Sadece göğsüne uzanıp dinlenmek istiyorum. Dinlenirken seni dinlemek olacak bu gece tek derdim. Sahi seninde tek derdin ben olmalıyım, değil mi sevgilim?
Öyle ya onca yıl bensiz bir hayata seyirci kalmışsın. Bugün acısını çıkartmalı o boşa geçen yılların…Yağmur damlaları toprağa düşdükçe içimi bir titreme alıyor. Sen titrediğimi hissedince kollarının arasına alıp tüm ruhunla kavrıyorsun bedenimi. Derin bir nefesle ciğerlerine çekiyorsun özlem dolu kokumu. Boynumdan öperek ‘’Geceme hoş geldin,kadınım sevdiğim kadın.’’ diyorsun. Sol elini öperek ‘’Hoş bulduk orman kokulu sevdiğim.’’ diyorum. Çok konuşan, hatta çoğu zaman sevişirken dahi kelimeleri israf eden ben bu gece ölüm sessizliğini üzerime giyiniyorum. Değil konuşmak, nefes bile almak haram bu gece bana. Ve karanlığın içinden küçücük bir aydınlık doğuyor gözlerine. Gözlerimi kaçırırken yakalanı veriyorum yosun yeşili bir çift göze.Öyle derin, öyle içten, öyle çaresiz bakıyorlar ki bana sabah ezanı vakti ruhumu teslim etmemek imkansız. Öyle ya bu geceyi seninle geçirmenin bir bedeli olmalı değil mi? Kolay değil tabi her şeyi yok sayıp, unutup, geride kalanları ardımıza alıp sabaha kadar birbimize sarılmak mucize olmalı...Madem mucizeyi yaşıyoruz hadi hakkını verelim sevdiğim. Işığı yak ve uzun uzun tırnak ucumdan şaç telime kadar bak bedenime. Vücudumda ki ben’leri say mesela. Saç tellerimin her birini avcunun içine dola. O çok sevdiğim gözlerime beni hiç unutmayacakmışsın gibi bak. Sonra usulca eğil sıcacık bir buse kondur dudak kenarıma. İçine doğsun bu gecenin benimle ilk ve son günün olacağı. Kaşlarını karartarak baktığın senden eser kalmasın saatler ilerledikçe, dakikalar sona yaklaştıkça. Bir duble rakımız olsun yatağımızın baş ucunda. Bir yudum sen iç ,bir yudum ben içeyim. Rakının beyazı bu gece benim fermanım olacağından habersizce iç. İçtikçe beni bir başka sev, içtikçe bana bir başka dokun ve içtikçe bana bir başka bak ne olur adam. Toprak kokusuyla aşk kokusu birleştikçe kollarında huzura erişen benden can kalmasın nefes almaya. Çünkü bu sabah koynundan kalkıp arkama bakıp gitmek sonsuzluğa gitmekten daha ağır değildir, herhalde. Gökyüzünden yağmur damlaları boşalırken en uzun sevişmemizi yaşadığımız gece not düşecek takvime. Hani doğum günümü hatırlamak zordu ya sana aşkım, bu tarihi not düş ömrüne. Geceyi sabaha devirirken koynunda boyluboyunca yatan sevdiğin kadın can verecek. Üzülme adam üzülme. Sen gaddarlığınla, en soğukkanlı hallerinle, acımasızlığınla dimdik dur ayakta. Canımı alan Azrail değil, senin sevgindi. O yüzden canım hiç acımadı, hatta sen fark etmedin ama son nefesimi verirken ay ışığı yüzüme vurdu, can verirken tebessüm ettim iki göğüs kafesinde.Senden sonbir isteğim var hayatım. Elimi yavaşça çek sakallarından. Dudaklarım morarmadan son kez öp iki dudak aramda ki
ince çizgiden. Saçımdan bir tel kopar sakla yastık kılıfının arasına. Bir de aşkım pencereyi aç ve sana yaptırdığım bardağı al. Muhtemelen içi yağmur suyuyla dolmuş taşmıştır. Bardağın içinde ki sudan kapanan gözlerime, kirpiklerime damla damla su serpiştir. Gittiğim yerin dönüşü yok ama Kızma bana, ben gidiyorum diye. Ölüm , koynundayken öyle bir güzel an da geldi ki git diyemedim. Bundan sonra ne hasretini çektiğimiz yağmur böylesine yağardı ne de başka bir gün bize böylesine cömert davranıp geceyi bize hediye ederdi. Toprağa düşen yağmur damlasıyla göç ediyorum. Giderken, benden yana alacağın günahların vebalini de aldım boynuma adam. Ahtımdır; öte dünya da çıkarsan eğer karşıma yalvarırım bir daha senden gitmeyeyim diye iki elinle yapış boynuma. Gözlerimi hatırlayacağın gibi hatırla sevdiğim;Sevme beni bu kadar fazla kadın dediğin zamanlarda da ‘’Seni ölümüne seviyorum,sevdiğim. ‘’ diye daha önce de söylemiştim.
Ve bundan böyle ne zaman yağmur yağsa bil ki o vakittir asıl benim doğum günüm!

Eylül Ayça Karakuş

eylulaycaakarakus@gmail.com