Sözleşmelerin Bağlayıcılığı

Covid-19 Pandemi Döneminde Sözleşmelerin Bağlayıcılığı ve Mücbir Sebep Değerlendirmesi 

Çin’de ortaya çıkan ve Mart 2020 itibariyle hemen hemen tüm ülkelerde görülen ve hızla devam eden Covid-19 Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir. Çoğu ülkelerde olağanüstü hal ve acil durum ilan edilmiş , kimi yerlerde sokağa çıkma yasağına varacak şekilde günlük hayatı ve tüm ticari hayatı kısıtlayacak yüksek seviyede önlemler almak durumunda kalınmıştır. Hala hızla yayılan ve devam eden salgın sadece günlük hayatı değil ulusal ve uluslararası tüm ticari hayatı etkilemiş ve etkilemeye devam ediyor. Salgın sebebiyle ticari hayat durmuş ifa imkansızlığı ve ifa güçlüğü ortaya çıkmıştır. Peki bu ifa imkansızlığı ve ifa güçlüğü mücbir sebep olarak değerlendirilir mi? 

Söz konusu Covid-19 ‘un sözleşmelere etkisi belirsiz bir konu olup sözleşme özelinde değerlendirilmesi ve açılan davalarda oluşan içtihatlarla belirlilik kazanacaktır.

Hukuk Sistemlerinde Mücbir Sebep Nedir?,

Mücbir sebep; öngörülemeyen, kaçınılmaz ve istenç dışı (deprem, ağır hastalık , sel vb. ) sebeplerle de taraflara sözleşmeyi feshetme, sözleşmeyi askıya alma, ifadan kaçınma veya ifayı öteleme gibi çeşitli haklar tanıyan durum olarak ifade edilebilir.

  • Kaçınılamazlık; ifayı engelleyecek sebeplerin ortadan kaldırılmasının borçludan beklenememesi halidir.
  • Öngörülemezlik; sözleşme kurulduğu sırada, kişiden borcun ifasına engelleyecek durumlarının öngörmesinin beklenememesi
  • İstenç dışı; gayrı iradi gerçekleşen durumlardır.
  • Mücbir sebep ile borcun ihlali arasında uygun nedensellik bağı bulunması.

Yukarıda saydığımız unsurlar sebebiyle hiçbir olay kendi içinde peşinen mücbir sebep sayılamaz. Mücbir sebep sayılabilmesi için sözleşmenin içeriği, tarihi, risklerin öngörülebilirliği gibi durumların bilinmesi gerekir. Örnek verecek olursak, taraflar arasında 2018 yılında ihracat sözleşmesi kurulmuştur. Pandemi sürecinde beklenmedik bir şekilde yurtdışı çıkışları kapatıldığı için ifa imkansızlığı meydana gelmiş ve bu durum sözleşmenin kurulduğu sıralarda öngörülemediği ve yurtdışı çıkışlarının açılmasının da borçludan beklenmesinin kaçınılmaz olduğu düşünülürse mücbir sebep olarak değerlendirilir. Ama 2020 yılının mart ayında yani pandemi döneminde yapılan ihracat sözleşmesinde kaynaklı bir ifa güçsüzlüğü meydana gelirse mücbir sebep olarak nitelendirilmemelidir. Çünkü sözleşmenin kurulduğu sırada pandemiden kaynaklı ifa imkansızlığı öngörülebilirdi.

Sözleşmelerde salgın hastalık mücbir sebep olarak belirtilmişse sözleşme ilkeleri gereği mücbir sebep olarak kabul edilecektir. Fakat mücbir sebepler sınırlı olarak yazılmış ya da sözleşmeye mücbir sebepler eklenmemişse Türk Borçlar Kanunu (TBK) göre yorumlanıp değerlendirilecektir. Eğer sözleşmede mücbir sebep hükmüne yer verilmemişse sözleşmeler TBK’nın genel ilkelerine ve aşağıda belirtiğimiz maddelerine göre göre sona erdirilecektir.

İfa imkânsızlığı

MADDE 136- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.

Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.

Kısmi ifa imkânsızlığı

MADDE 137- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.

Aşırı ifa güçlüğü

MADDE 138- Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Söz konusu ifa imkansızlığı veya ifa güçlüğü borçlu için salgın sebebiyle ortaya çıkmışsa borçlunun temerrüdünden bahsedilmemesi gerekecektir.

Covid-19 salgınının başlı başına mücbir sebep sayılamaz. Covid-19 salgını sebebiyle alınan önlemlerin ifa imkansızlığına ya da ifa güçlüğüne yol açması durumunda mücbir sebep değerlendirilmesi yapılmalıdır. Örnek verecek olursak Covid-19 kapsamında alınan önlemlerde sokağa çıkma yasaklarından, işyeri kapatılmalarına kadar birden fazla kısıtlama getirildi. Söz konusu spor salonunu kiralayan kişinin sokağa çıkma yasakları sebebiyle kirasını ödeyememesi salgın sebebiyle oluşan bir ifa güçlüğüdür ve mücbir sebep olarak değerlendirilmesi gerekir. Aynı örneği eczane fırın veya marketler için düşündüğümüzde yasak ve kısıtlamalarda da bu yerler hizmet verdiği için bir ifa güçlüğünden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla Covid-19 salgınını ileri sürerek kirasını ödemeyen fırıncı eczacı ya da market sahibi TBK madde 2’göre de dürüstlük kuralını da ihlal etmektedir.

Uluslararası Ticari İlişkilerde Mücbir Sebep (Covid-19) Değerlendirilmesi?

Covid-19 salgınının uluslararası sözleşme özelinde mücbir sebep olarak değerlendirmesi yapılırken , ilk olarak sözleşmeye uygulanacak hukukun tespit edilmesi gerekir. Her hukuk sistemi kendi içinde farklılıklar gösterebilirken aynı zamanda mücbir sebep değerlendirmesi de farklı olabilmektedir. Uluslararası sözleşmelerde hangi hukukun uygulanacağının tespiti gerekmektedir. Taraflar sözleşme yaparken taraflardan birinin hukukunun ya da başka bir hukuk sitemini seçmiş olabilirler. Bu durumda sözleşmede belirtilen hukuk sistemine göre mücbir sebep değerlendirilmesi yapılacaktır. Fakat sözleşmede uygulanacak hukuk sistemi, sözleşmede belirtilmememiş ve herhangi bir hukuk sistemi üzerinde mutabık kalınmamışsa uluslararası hukukun kanunlar ihtilafı çerçevesinde uygulanacak hukuk sisteminin tespiti gerekecektir. Uygulanacak hukuk tespit edildikten sonra mücbir sebep değerlendirilmesi yapılabilecektir.

Sözleşmeye uygulanacak hukukun tespitinden sonra, sözleşmenin detaylıca taranması ve sözleşmede yer alan mücbir sebep maddesinin ve genel olarak bu maddede yer almasa da, bir salgın hastalık haliyle ilişkilendirilebilecek düzenlemelerin tespit edilmesi gerekmektedir. Milletlerarası Mal Satım Sözleşmeleri Hakkında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (CISG) çerçevesinde taraf ülkelerin CISG madde 79 uyarınca sözleşmenin imzalanması sırasında öngörülmesi ve kaçınılması mümkün olmayan ifa engellerinin varlığı halinde sorumluluktan kurtulmak mümkündür.

CISG m.79 “Sorumluluktan Kurtulma”

başlıklı hükme göre; “(1) Taraflardan biri yükümlülüklerinden birini ifa etmemesinin, denetimi dışında kalan bir engelden kaynaklandığını ve bu engeli, sözleşmenin kurulması anında hesaba katmasının veya engelden ve sonuçlarından kaçınmasının veya bunları aşmasının kendisinden makul olarak beklenemeyeceğini ispatlaması halinde ifa etmemeden dolayı sorumlu tutulmaz.”

Covid-19 salgınının birçok hukuk sistemi ve sözleşme nezdinde mücbir sebep olarak kabul edilebilme varlığı mevcutsa bile , her sözleşmenin salgınla nedensellik bağı kurularak ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak incelenmesi önemlidir.

Genel olarak Covid-19 salgının yıkıcı etkileri karşısında mücbir sebep olarak değerlendirilme ihtimalinin daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Ancak sözleşme özelinde değerlendirme yapılmaksızın, nedensellik bağı kurulmadan mücbir sebep iddiasında bulunmak ve ifadan kaçınmak hem TBK madde 2’ye göre dürüstlük kuralına aykırı olacak hem de hak kayıplarına yol açacaktır.