Eli ayağı tam diyorsun ama yetmiyor, gönlü eksik doğuyor! Hayırlısını istemek lazım Allah’tan diye düşünüyorum. Hiç kimse dünyaya gelirken iyi insan ve kötü
insan diye ayrıştırılarak gelmiyor. Kötü olmak, fesatlanmak, kıskanmak, insanın kendisini diğer insanlardan eksik görmesinin karşılığı olduğuna inanıyorum. Elbette hepimizin fıtratında azar azar da olsa bu saydıklarım vardır ama bazılarının fıtratı sırf kötülükle yoğurulmuş gibi. Memnuniyetsiz, bencil, duyarsız,sevgisiz ve en önemlisi saygısız bireylerin kalabalığı! Sinir bozucu olmakla beraber tadsızlar... Aynaya geçtiklerinde gördükleri suretten kendilerinin bile midesi bulanırken bunu hazmetmeye çalışan asalaklar topluluğundan bahsediyorum. Eminim buraya kadar okuduğunuz kısımda beş parmağınızın beşi de bahsettiğim özelliklere sahip olan insanların adlarıyla dolmuştur. Mutlaka vardır hayatlarınızda, olmazsa olmazlar! Çünkü bunlar küçük büyük demeden her yerdeler. Mantar gibi bitiyorlar. Şimdi siz değerli okuyanların bir kısmınızın aklından eminim geçiyor; yazarın dilinin ucunda acaba kim var? Kime kusuyor öfkesini? Öfke sadece benim öfkem değil ki sevgili dostum, bu öfke insanlığın öfkesi. Bu öfke insan olamamanın öfkesi. Saçtan bit ayıklamak kadar zor ve bir o kadar minikler. Kalpleri küçük, sevgileri küçük, vicdanları neredeyse hiç yoktur. Yaşı kaç olursa olsun karekteri büyüyemeyen zavallılarla dolu etrafımız. Sağım solum ebe oyununu oynardık biz eskiden. Şimdilerde ise sağım solum hain dolu gerçeğini yaşıyoruz.
Empati yapabilmek herkesin harcı değildir. Bazen bırakıyorum işi gücü empati yapıyorum. Onları anlayabilmek için kendimi bir kaç dakikalığına onların yerine koyuyorum. ...Sonra mı? Sonrası inanın bana derin bir muamma. İşin içinden çıkamıyorum. Onların binde biri kadar sevgisiz, saygısız, kalpsiz olamıyorum. Tamam ben de sütten çıkma ak kaşık değilim tabi ama hayalide olsa onların yarısı olamıyorum yani. Bu kadar fesat olmalarını gerektirecek ne olabilir ki diye derin düşüncelere dalıyorum ve oracıkta sıkışıp kalıyorum. Aklım alsa mantığım karşı çıkıyor. Mantığımın kabul ettiğini kalbim kovuyor. Kalbimin boyun eğdiğine ise yüksek sesle vicdanım itiraz ediyor. Yani ben bir türlü bu çirkin oyunlara alet olamıyorum. Olanları ise bu kadar yetenekli oldukları için kıskanmıyorum, aksine sadece acıyorum. Keşke diyorum keşke; bir nebzede olsa insanlık namına nasibini alabilseydin sen de bu yalan dünyadan. Bu yazının sonuna geldiğinde aklında kendin dışında bir başkası varsa boşuna anlamaya çalışma beni ey fani... Sen ne zaman mı beni anlarsın? Sen sadece tüm insanlığı sevince anlarsın. Neymiş insanoğu?
Sevince anlarsın...
EYLÜL AYÇA KARAKUŞ
Mail: eylulaycaakarakus@gmail.com