Gün gelir iki elinizin arasına başınızı alırsınız ve iç çekerek ince ince ağlarsınız. Nedensiz, sebepsizdir akan yaşlarınız. Sadece kendinize ağlarsınız, geçmişinize ağıtlar yakarsınız. “Böyle mi olmalıydı?” diye sorular sorarken bulursunuz kendinizi. Cevapsızdır o sorular, askıda kalırlar bir süre. Verilecek cevabı olmayan sorulardan biriyle daha yüzleşirsiniz. O gece hiç olmadığı kadar kendinize acımasızca davranırsınız. Kendinize kastedercesine sorularınızla yüreğinize neşter vurursunuz. Ve sessizliğinizle konuşmaya başlarsınız. Ben bu dünyanın en aptal insanıyım ki senin gibi birisine inandım. Senin, ömrüme ömür olacağını sandım. Gözlerindeki sevgi ışığının bir gün biteceğini düşünemedim. Sonsuzluğa kadar solunda olurum sandım. Bilemedim ki yıllardır beni gözlerinde nefretle barındıracağını.. Sonsuza kadar aramıza bir tek ölüm girer demiştin. “Sevgimle yapacağım her sabah üzerime bir gün öncesinden daha mutlu olman için ne gerekiyorsa yapacağım. Rüya olup düşlerini süsleyeceğim, en güzel sevişmeleri gecene hediye edeceğim. Gülüşlerine şiirler yazacağım, kokunu yastığıma işleyeceğim, adını dilimde besmele çeker gibi zikredeceğim. Senin için gecenin en koyusunda bir şarkı besteleyeceğim. Ve sabaha kadar seninle sevdiğin kırmızı şarap eşliğinde dans edeceğim. Kadehimi kahkahalarıyla odamı yankılanan senin için şerefine kaldıracağım. Uykunun en güzeline senin göğsünde dalıp güne senin koynunda uyanacağım. demiştin ya hani... Savunmasız bir gecenin koynundayım şimdi. Elimde bir duble rakı var. Meze olarak ise masamda sadece hayalin var. Pişkin pişkin yüzüme bakıyor, küfür edercesine gülümsüyor. “Gücün varsa bak, sana son bir hamle daha geliyor.” der gibi sessizliği sükûnetiyle benliğime üflüyor. Kan çanağı olan gözlerimin içi acıdan yanıyor. Kapatmak istiyorum gözlerimi ama tuhaftır ki hayalini bir daha görememenin korkusuyla direniyorum. Masamdaki hayaline dokunuyorum ve kendimi avutuyorum. “Geçecek... Geçecek.” diyorum. Elbet bu günler de geçecek. Kötü bir düşsün sen izin almadan çat kapı geceme geldin ve baş köşeye oturdun. Şimdi ben penceremi açacağım ve sen bir rüzgâr gibi uçup gideceksin odamdan. Kasvetini dağıttığın havayı ise ben değiştireceğim. Nasıl mı? Ben de bilmiyorum ki nasıl olacak? Evet, ben gerçekten hâlâ hayaline inanacak kadar aptalım. Başıma belasın, ruhuma yangın yerisin. Hadi, bir geceliğine adam ol ve sözünü tut. Aramıza ölüm girsin ve sen bu gece hakikaten öl!
Eylül Ayça KARAKUŞ