İNSAN OLABiLMEK...

Ağırdır, kırılmış bir kalbi taşımak...

Zordur, dağıldığın yerden toparlanmak...

İnsan doğmak kolay da insan gibi yaşamak çok zor. Bu zamanda insan olabilmek gerçekten çok zor, acı ama hayat bunu öğretti bana...

Dalından gülü koparıp koklayıp sonrasında ise bir kenara atmaya benzer bir insanı kırmak...

Günümüzde bu böyle maalesef. Gülün rengi, kokusu her zaman herkesi heyecanlandırır ve mutlu eder. Ta ki gülü dalından koparıp soldurana dek.

Sonra olan yine güle olur. Çok çabuk soldu, yaprakları hemen döküldü diyerek önemsiz cümlelerle geciştirilir. Oysa sen gel bir de gülü diken, gülün suyunu veren, düzenli olarak gülün bakımını yapan bahçıvana sor bakalım gül ile ilgili neler diyecek!

Hayatımızda böyle değil mi? Birileri birilerinin hayatına daima karıştı.

Hem de hiç hakkı olmadığı halde...

Toplumumuzun en büyük yarasını biz maalesef kadınlardan aldık. Çekememezliklerinden, gereksiz rekabetlerinden, tuhafça kıskançlıkları yüzünden çoğu zaman düz yolda yürürken tökezledik. Kimi inadına inadına taşlı yollarda yürürken, kimi ise bir kaç düşme sonrasında aldığı yaralarla yürümeyi sonlandırdı.

Pişman olduklarında ise yorulmuşlardı, istekleri yaslanmıştı ve üzgünüm en kötüsü kendilerine olan inançlarını kaybetmişlerdi.

... Ve şimdi o kadınlar kendi köşelerinde sessiz sedasızca içlerinde kopan fırtınalarla sosyal medyadan takip ettikleri yalan dünyanın sahte kadınlarını takip ederek iç geçiriyorlar.

Akıllarında bir yığın belkileri, acabaları var...

Ve sen sevgili okuyucum; sen de onlar gibi olmak istemiyorsan dalındaki güle sahip çık, kimsenin koparmasına izin verme. Hayatında olan seçimlerini senden başkasının yapmasına izin verme.

Sonra düşün ve sor kendine...

Ben, insan olabilmenin hakkını veriyor muyum?