Gülümsemenin Gücü Adına!

Leonardo da Vinci'nin ünlü eseri ‘‘Mona Lisa’yı’’ bilmeyenimiz yoktur. Peki, neden tüm zamanların en ünlü tablolarından biri haline geldiğini hiç düşündünüz mü? Bu sorunun olası bir cevabı; “Onun eşsiz gülümsemesinde saklı...”

Bilim insanı Andrew Newberg, gülümsemenin; “En olumlu duygusal içerikle derecelendirilen bir sembol” olduğunu belirtiyor. Şahsen ben de öğrencilik yıllarımda hep sıcakkanlı ve gülümseyen biri olarak tanınırdım. Ancak gülümsemenin iyileştirici gücünü henüz keşfetmemiştim. Yaşadığım deneyimler, zorlu sosyo-ekonomik koşullar, uzun çalışma saatleri, iş stresi ve zorlaşan sosyal ilişkiler nedeniyle gülümsemeyi neredeyse unutmuştum. Tanıştığım ünlü bir bilim insanı “Neden daha fazla gülümsemiyorsun?” dediğinde bu konunun sadece evrensel bir refleks olmanın ötesinde, psikolojik bir bakış olduğunu fark ettim.

Olumlu düşünme, hayata pozitif bakma ve hatta yeri geldiğinde Pollyanna’cılık oynamam gerektiğini öğrendim. Sonra ne mi oldu? Bir daha hiç kimsenin ben izin vermediğim sürece beni kıramayacağını ve motivasyonumu düşüremeyeceğini fark ettim. Şimdilerde aktif kullandığım sosyal medya mecralarında her gün onlarca mesaj alıyorum, motive eden sözlerim ve içten gülümsemem için. Üniversitelerde seminerler veriyor, gönüllü organizasyonlarda aktif rol alıyorum. Gülümsemek hem bedava hem de çok kıymetli bir şey, çünkü insanların hiç tanımadıkları birisine; “sanki sizi yıllardır tanıyormuşum gibi” demesi ve onlara bu hissi verebilmek paha biçilemez...

Her şey insanın kendini sevmesi ve sahip olduğu değeri fark etmesiyle başlıyor. Evet, hepimiz eşsiziz ve en iyiyi hak ediyoruz. Bazen soranlar oluyor, “Ben fotojenik değilim bu konuda nasıl bir öneriniz olur?” diye. Bence konu şu; birilerinin bizi beğenmesinden daha çok, bize o gülümsemeyi yaşatan anların kıymetini bilmek. Elbette fotoğraf çekinmekte önemli ancak, severek yapmadığımız hiçbir şeyin başarılı olamadığı gibi, gerçekten mutlu olmadan gülünen bir fotoğraftaki gülümseme de sahte olacaktır ve inanın; insanlar bunu fark edebiliyor.

Pozitif psikoloji alanında yapılan çalışmalar da, davranışlarımızın zihnimizi şekillendirebildiği, zihnimizde meydana gelen bu değişimin de döngüsel olarak davranışlarımızda daha pozitif etkiler yaratabildiği konusunda hemfikir.

Gülümsediğimizde Vücudumuzda Neler Oluyor?

Gülmenin insan fizyolojisi üzerindeki etkilerini araştırdığımda ise, çok önemli bilgilere ulaştım.  Gülen insanların kan akışı daha düzenli oluyor, bağışıklık seviyesi yükseliyor, kan şekeri düşüyor ve uykusuzluk problemi yaşamıyor. Güldüğümüz zaman yüzümüzdeki ve vücudumuzdaki kaslarımızı esnetiyoruz, nabzımız ve tansiyonumuz artıyor ve daha hızlı nefes alıp veriyoruz. Bu şekilde dokularımıza daha fazla oksijen gönderiyoruz. Dolayısıyla gülümsemek sağlıklı bir yaşam sürdürebilmemiz için temel bir ihtiyaç.

Zorluklarla Mücadele “Güldüm Geçtim!”

Birçoğumuz hayata yeni yeni adım atmaya başladığımız dönemlerde, acının ne kadar kötü ve zararlı bir şey olduğu konusunda inandırıldık. Oysa ne hissettiğimizi gerçekten “hissetmeden” gerçek hayat ve gerçek sevgiyle nasıl başa çıkacağız? Acı aslında bir “uyanış” anlamına gelir. Yaşadığınızı ve sevdiğinizi hissedebilmeniz için acıyı da hissedebilmeniz gerekiyor. Ancak ne yazık ki insanoğlu çoğu zaman acısını bastırma ya da göstermeme eğilimindedir. Şunu fark edin. Acı da tıpkı güzel duygular gibi bilinçli bir şekilde taşımanız gereken bir duygu.

Unutmayalım ki ne kadar güçlü olduğumuzu ancak gerçekten güçlü olmamız gereken zamanlarda fark edebiliyoruz. Bu yüzden ayağa kalkın ve acının da eninde sonunda bir “duygu” olduğunu kabul edin! Onu bastırmaya, görmezden gelmeye çalışmayın. Yaşadığınız acıdan utanmayın. O sizin bir parçanız. Hayatın ve aşkın gerçekleriyle tanışmanız için acının size getirdiği olgunluktan faydalanın ve ne haliniz varsa gülün, geçiyor her şey zamanla...

Sevdiklerinizi kaybetmeden onların kıymetini bilin, kendinize değer verin, bakış açınızı değiştirin ve en önemlisi gülümseyin hayata!

Sağlıcakla Kalın...

Serap Öcal

Instagram: serapocalofficial