Babamın can dostu, çocukluğumun en sıcak hatırası, hayatımızın sessiz kahramanı…
Seninle geçen yıllar, sadece zamanın akışı değil, bir dostluğun, vefanın ve insanlığın en güzel örneğiydi. Babamla aranızdaki bağ, sıradan bir dostluk değil, hayata birlikte kafa tutan, omuz omuza yürüyen iki güzel insanın dostluğuydu. Siz yan yana geldiğinizde zaman dururdu sanki… Yıllar, anılar, kahkahalar, gözlerde saklı hüznün sessiz ortaklığı…
Ben daha dünyayı tanımadan, senin dostluğunla büyüdüm. Çocukluğumun neşesi, gençliğimin güvenli limanıydın. Aile sofralarımızda, kahkahalarımızda, derin sohbetlerimizde hep sen vardın. Sesin, bakışların, o kendine has duruşun… Sanki her anın içinde hayatı daha anlamlı kılan bir sıcaklık gizliydi.
Bize hep eski İstanbul’u anlatırdın…
Martıların vapurların peşinden uçtuğu günleri, Boğaz’ın serin sularında geçen gençliğinizi, dostluğunuzu…
“Motorları maviliklere sürmek lazım…” derdin gözlerinde uzaklara dalan bir ışıkla.
Şimdi o maviliklere bir yıldız gibi kayıp giden sensin, Edip Abi…
Gidişinle sadece bir dostu değil, bir ömürlük vefayı, bir neslin içimizde yeşerttiği en güzel duyguları uğurluyoruz. Ama sen gitmiş gibi değil, sanki o eski İstanbul sabahlarında, babamla birlikte vapura binmiş, Boğaz’ın serin sularında sigaranı yakmış, bir çay eşliğinde anılara dalmış gibi yaşayacaksın hep.
Öyle derin izler bıraktın ki ardında…
Seninle yaşanan hiçbir anı silinmeyecek.
Dostluk, sadakat ve vefa nedir, senden öğrendik.
Bu dünyadan bir Edip geçti…
Sessiz, mütevazı ama ardında koca bir hayat hikayesi bırakarak…
Bugün kalbimiz buruk, gözlerimiz dolu…
Ama sana söz, Edip Abi…
Motorları maviliklere süreceğiz.
Sen, İstanbul’un sularında, martıların kanadında, babamın gözlerinde yaşamaya devam edeceksin.
Uğurlar olsun güzel insan…
Işıklar içinde uyu…
Biz seni hiç unutmayacağız.