Hukuk literatüründe, ana rahmine düşmüş olan, yani kendisine gebe kalınmış bulunan ve doğumu beklenilen çocuğa cenin denilmektedir. Hukuk sistemimiz dünyaya hiç gelmemiş olsa bile bu canlıyı yok saymamış, hakları olduğunu kabul etmiştir. Türk Medeni Kanununun (T.M.K.) 28. Maddesi; “Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.” ifadesine yer vererek, kişiliğin başlangıcını çocuğun tam ve sağ doğumuna bağlamasına rağmen, çocuğun bazı haklara ehliyet sahibi olmasını, bundan önceki bir tarih olan ana rahmine düşme anından başlatmaktadır. Çocuğun sağ doğması, ana rahminden ayrıldıktan sonra bir saniye dahi olsa yaşamış olması demektir. Eğer çocuk ölü olarak dünyaya gelmiş bulunuyorsa; kişilik kazanamaz. Kişiliğin başlangıcı konusunda temel kural tam ve sağ doğum koşuludur. Bu anlamda cenin sözleşmede taraf olma hakkına sahip değildir, davada taraf olamaz, bir sözleşme ile borçlu yapılamaz, zira borçlara sahip olma ehliyeti de bulunmamaktadır.
Çocuğun hangi anda ana rahmine düştüğü önem taşımaktadır. Çünkü çocuk hak ehliyetini tam ve sağ doğmak koşulu ile bu andan itibaren sahip olmaktadır. Örneğin; T.M.K.’nun 302. maddesine göre; babalık davası durumunda döllenme anı konusunda çocuğun doğumundan önceki 180 ile 300. gün arası ana rahmine düştüğü karine olarak kabul edilmiştir. Buna göre; çocuğun doğumundan önceki 300. Gün ile 180. gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş kişi, babalığa karine sayılmaktadır. Aksi durumda baba olduğu iddia edilen kişi, bu karinenin aksini ispat edebilir.
Hak ehliyetinin kazanılması geçmişe etkili olduğundan ceninin önemli hakları bulunmaktadır. Cenin ana rahminde bulunduğu süreçte gerçekleşen zarar sebebiyle, örneğin doktorun kusurlu tıbbi müdahalesi gerekçesiyle, doğumundan sonra tazminat talep edebilecektir.
Ceninin ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahip olması miras hukuku açısından da oldukça önemlidir. Çünkü mirasçı olabilmek için miras bırakanın ölümü anında hayatta olmak gerekmektedir. T.M.K.’nun 582. maddesine göre; “Cenin sağ doğmak koşuluyla mirasçı olur. Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz.” Yani çocuk henüz ana rahmindeyken, mirasçı olabileceği kişi ölmüşse, kendisi sağ olarak doğma şartı ile hayattaymış gibi mirasçı olabilecektir.
T.M.K.’nun 643. Maddesine göre; “eğer miras davası açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa paylaşma ceninin doğumuna kadar ertelenir.”
T.M.K. 303. Maddesine göre; “evlilik dışı cinsel ilişkiden olan cenin adına onun doğumundan önce de babalık davası açılabilir.”
Bir kimsenin ana rahmindeki çocuğa yani cenin lehine bir vasiyet yapması da mümkündür. Sağ doğduğu takdirde vasiyet yoluyla yapılan bağışı kazanmış olur.
Anlaşılacağı üzere; kanun koyucu cenine, yani ana rahmine düşmüş olan çocuğa bir takım yasal haklar tanımıştır. Bir sonraki yazımızda ise, Ceza Hukuku bağlamında ceninin yaşamına son verilmesi durumunu inceleyeceğiz.