Günümüzde aşk tamamen bir beklenti dünyası ve ilişkiler beklentiler üstüne kuruluyor. Eğer karşı taraftan beklentiniz karşılanıyorsa aşk olmasa da mutlu olabilirsiniz. Eksik olan yanımı tamamlayan bir şeyse mutlusunuzdur; bunun adı aşk mı, sevgi mi, güven mi bu önemsizleşir.
Bazı kadınların beklentisi güvendir. Çünkü adam bir defa terk edip gitmiştir. Bir daha gitmeyeceği ne malumdur, diğer tarafta denenmiş bir şey vardır. Kötü gününde asla gitmeye- cek bir adam vardır. İyi günde, kötü günde çocuğuna sahip çıkmış olan bir karakterdir bu kişi. Burada kişi ihtiyaca yönelik hareket edebilir. Demek ki cinsellik mi, güven mi, ikileminde çoğu kadın güveni seçer. İnsanlar içgüdüsel olarak uzun vadede ihtiyaç duyduğu duyguya yönelir.
Bazısı karşı tarafın onu sevmesine razı olur. Bazıları da rahatlık alanına çok düşkündür; yeni insanlar tanımak istemez, karşısına çıkana razı olur, elindekiyle yetinmeye karar verir. Böyle bir ilişki yürür mü? Evet yürür. Kişi kendisini aşkla ilgili sınırladıysa, yeterlilik duygusu yanımda var olsun, aynı evde olsun demesi aşkı görmesi için yeterlidir. Onun beklentisi budur. Bazıları ilişkide kimle ne yaparsa yapsın ama akşamları eve gelsin durumuna bile razı olur. Razı olan mutluysa bu ilişki yürür. Razı olacağınız şeyi iyi bilip, kendinizi iyi tanıyarak razı olmanız gerekir. Çünkü gelecekte sadece bu durumla yetinmeniz gerekmektedir. Niye insanların razı olabileceğini bir danışan örneği ile anlatalım:
Orta yaşa yakın, herkes tarafından alımlı kabule dilen bir kadınım. Evlendim ve boşandım. Boşandıktan sonra hesap- lamadığım bir şekilde çok çekici bir yatak arkadaşım oldu. Ama arkamı döndüğüm an beni aldatacağını tecrübelerimle biliyordum. Yakın arkadaşlarım hatta kız kardeşim onun için bir aşk hedefiydi. Bu işkence gibi ilişkiye iki yıl tahammül edebildim. Sonra şu an evli olduğum adam karşıma çıktı. Bana nazik ve ilgiliydi ama ona âşık değildim. Evlilik sonrası ilişkim beni öyle hırpaladı ki ikinci eşimin aşkına razı oldum. Bu konuda kendimi kötü hissetmiyorum, aşka da inanmıyorum zaten...
Erkeklerde bu durum bazı klişelerle sağlama alınmış: Eğlenecek kadın, evlenecek kadın. Çünkü erkekler çok çekici olan, güzel vakit geçirdiği kadınların güvenilmez olduğunu, bir gün kolayca gidebileceğini düşünüyor. Genelde âşık olunacak ölümcül çekicilikte kadınlarla değil, razı oldukları makul kadınlarla evlenmeye itina gösteriyorlar. Aşkından vazgeçemeyip evlenen erkekler de diken üstünde bir ilişkiye devam edebiliyorlar. Sonuçta, seçen bedeli neyse ona razı olmak durumunda...
Bu konu üstüne Türkiye’de şöyle bir kod sergileniyor: Aman sen çok sevme, eşin seni daha çok sevsin, o yüzden sevdiğini belli etme. Seni sevenle evlen ki değer gör, rahat et çünkü sen çok seversen o erkeğin seni üzme ihtimali vardır inancı eskiden beri ülkemizdeki evliliklere gölgesini düşürüyor. Bir kişi sizi sizin sevdiğinizden daha fazla seviyorsa size değer vereceği doğrudur. Aslında bu teorinin denenmiş ve doğruluk payı olan bir düşünce olduğu söylenebilir. Aşkta muhakkak bir taraf daha etken, bir taraf daha edilgendir.
Siz hangi tarafsınız? Bulunduğunuz pozisyona razı mısınız? Farklı olmasını ister miydiniz?
İstiyorsanız beni bulun!