Önce sizi tanımak isteriz. Göktürk’te yerleşmekten memnun olup olmadığınızı da soralım.
Merhaba...Doğubeyazıt-AĞRI doğumluyum. İlk, orta ve lise tahsilimi Bolu’da tamamladım. TSK’da yirmi beş yıl muvazzaf subay olarak görev yaptıktan sonra 2019 tarihinde kendi isteğimle emekliye ayrıldım.
Emekli olduktan sonra herhangi bir kurumda veya özel bir firmada emir komuta zinciri içerisinde hapsolarak çalışmak istemedim. Çocukluğumdan beri en iyi yaptığım işi yapmaya karar verdim. Okumak!
Tarihe özellikle tarih öncesi döneme, Cumhuriyet tarihine, din tarihine olan tükenmez ilgim ve tarihi siyaset bilimine entegre etme hevesim ile üniversite sınavına girerek Bilkent Arkeoloji bölümünde eğitim almaya başladım. Pandemi araya girince deniz özlemim ile Göktürk-İstanbul’ a yerleştim. Şu an İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisiyim.
İlk kitabım TÜRBÜLANS şubat -2020’de, İkinci kitabım SOYAĞACI mart-2021 de ve üçüncü kitabım ENİGMA-1 haziran 2021 yayımlandı.
Görevli ya da gezi amaçlı dünyanın birçok ülkesinde bulundum. Eşsiz yurdumuzda da birçok yer gördüm. Göktürk’ü görmeseydim kalabalık ve trafik sorunları nedeniyle İstanbul’a yerleşmeye cesaret edemezdim. Şu an Napolyon’a hak veriyorum. ‘Dünya tek devlet olsa başkenti muhakkak İstanbul olmalı...’ Bize rağmen halen olağanüstü güzellikte bir şehir... İyi ki İstanbul ve Göktürk’e geldim, keşke daha önce gelebilseydim, diyorum.
Kitaplarınızı konuşacağız. Ancak uzun yıllar TSK görev yapan emekli bir kadın subay olarak gurur veren mesleğinizin zorlukları muhakkak olmuştur. Genç kızlarıma askerlik mesleğini seçmelerini önerir misiniz?
Sadece genç kızlarımız değil kadınlarımız -örtülü olsun ya da olmasın- üniformayı bizlere çok yakıştırıyorlar. Herhalde bu sempatileri Karadeniz’ den dünyaya nam salmış Amazon savaşçı ruhlarından ve şanlı Türk Tarihimize destan yazan kahraman Türk Kadın Komutanlarımızdan geliyor.
Her meslekte olduğu gibi askerlik mesleğinin avantajlı ve dezavantajlı yönleri var. Bunları anlatmak isterdim. Ancak kadın kimliğine günden güne sistematik ve ideolojik saldırıların arttığı ve kadın gücünün hor görüldüğü bugünlerde, askerlik gibi gurur veren bir mesleği seçtiğim için önce kendimi sonra kadın silahdaşlarımı ve erkek cinsiyeti ile özdeşleşen iş kollarında çalışma cesareti, kararlığını gösteren kendine güvenen ve inanan, toplumun, çevrenin dayatmaları ya da başaramazsın telkinlerine kulak asmadan kendi hayalleri peşinde koşup kaderini kendi başlarına inşa eden kadınlarımızı da içtenlikle kutluyorum.
Kadınlarımız isterse her meslekte başarı gösterecek kudrete sahipler. Şartlar aleyhlerinde gelişmiş olsa da...
YAZMAK İÇİN OKUMAK ŞARTTIR.
Makine Mühendisisiniz. Askerlik mesleğinden sonra yazarlık mesleğini seçmenize siz dahil şaşıranlar oldu mu?
Yakın çevrem şaşırmaya hala devam ediyor. Bir yılda üç kitap yazmamdan ziyade kitaplarımın içeriğindeki donanım ile bilgi dağarcığıma şaşırıyorlar. Arşivimi merak ediyorlar.
Bense bu konuda ‘Kendime bildiğimden beri hep yazardım,’ yazar klasik sözünü de söyleyemeyeceğim. Çünkü, mesleğim gereği teknik şartname, dokümantasyon benzeri dışında yazı yazmazdım.
Ancak bir gün kitap yazacağımı hep hissediyordum. Bir kitap okuyunca ya bir film seyrettiğimde ‘Ben olsan şöyle yapardım, yazardım,’ dediğim eleştirisel bakış açım çok olmuştur.
‘Kitaplarım şu nedenle okunmalıdır,’ derseniz TÜRBÜLANS, SOYAĞACI, ENİGMA-1 Kitaplarınızın içeriğini nasıl tanımlarsınız?
İyi bir film nasıl ki sinemada olduğunuz unutturan film ise iyi bir kitap muhakkak ki OKURU duygu değişimine sokmalı ve inovasyon çağ denilen bilgi çağında zihni bombardımana tutmalı şaşırtan düşünceler ile baş başa bırakmalıdır.
Oysa günümüzde wellness denilen (esenlik-güzellik-hoşluk-boşluk- kişisel koçluk) konulu kişisel gelişim furyasından çok satan kitaplar, -özellikle- kadınlarımız pembe balonun içine hapsetmekte, küresel ve bölgesel tehditlere karşı kadınlarımızı hissiz bırakmaktadırlar. Bu kapana kapılan hanımlar memleket ve dünya meselelerini duyunca ‘Bunlar ağır konular! Duymak istemiyorum. Bardağın dolu tarafına bakmak istiyorum. Enerjimi, alanımı hep pozitif tutmak istiyorum,’ demektedirler. Pozitif olmak önemlidir ama daha da önemlisi vardır. Aptal olmamak!
Sözlerini beyaz kâğıda vurma cesaretini gösteren yazarın asli görevi okuru uyuşturmak, uyutmak değil çağına şahitlik yapan kitaplar yazmaktır. Bedel ödemesi gerekse de...
Edebiyatın asli görevi okuru eğlendirmek değildir. Edebiyat, sanat ile beraber ancak ayrı kategoride adlandırılır. Edebiyat, sanatı da korur. Bir milletin medeniyette ileri olmasının göstergesi ile bireyin kişisel gelişiminin ölçeği edebiyattır. Biz ve bizim gibi ülkelerde sanatın korunmaması ve gelişmemesinin nedenlerinden şüphesiz en etkili olanı, okuma oranımızın düşüklüğüdür.
İnsanımız günde sekiz saat televizyon izlerken ne yazık ki yılda sekiz saat kitap okumuyor.
ÇAĞINA ŞAHİTLİK YAPAN KİTAPLARIM OKURU UYUTMAK İÇİN DEĞİL UYANDIRMAKLA GÖREVLİDİR.
İlk Kitabınız TÜRBÜLANS ile yargılandınız. Biraz bilgi verir misiniz?
Kitaplarım; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Başöğretmenimiz Başkomutanımızın Gazi M. Kemal ATATÜRK’ün bize bıraktığı mavevi miras ile yazılmıştır. İlim ve akıl ile...
Kitaplarımda; toplumun mihenk taşı kadın, erkeğin arkasında gölge ya da Arap kültüründeki gibi nokta yerine cinsellikle değil akıl, duruş, yaratıcılık, kadim sırları ile kıymetli kodları resmedilerek anlatılmıştır. Amaç; kadını bilgi ile TÜRBÜLANS’ a sokup kendine getirmektir. Çünkü, emperyalizmin göz koyduğu Anadolu’da önündeki kale ‘Laik Kadınlar’ dır.
TÜRBÜLANS Kitabımın başlangıç cümlesi “Vatan sana canım feda!”dır.
SOYAĞACI Kitabımın son cümlesi de “Bu kitap bir yurtta kır beş öğrencinin istismar edilmesine bir kereden bir şey olmaz, diyen şuursuzlara ithaf edilmiştir,’ yazılıdır.
ENiGMA-1 ile de Ortadoğu oyunları ile siber espiyonaj anlatılmaktadır.
TÜRBÜLANS-SOYAĞACI-ENİGMA-1 Kitaplarımı -yayıncı ve dağıtım şirketleri sömürüsünden yazarı korumak için- güvenli satış ile tanımlattığım websitem oznuryazar.com dan sipariş edebilir, bilgi alabilirsiniz.
Sevgi ve bilgiyle...